thirdwave

Github Mirror

Hafta 36

Anonim

Amerikan filmlerinde niye surekli vampir, siddet, seri katil, vs. oluyor?

Kultur kodlariyla alakali

Amerika'da seksin kultur kodu SIDDET kelimesidir. Bu koda gore artist, sukseli olmak siddet gosterisiyle yan yana gider. Bitmek tukenmek bilmeyen vampir filmleri bu koda satis yapar, kan emici iblis tipli yaratiklar bu koda gore "seksi" olmaktadir. Acikca soyleyeyim, bu dingilce bir kultur kodudur. Kultur kodlarin hepsi dogru, hepsi yanlis olacak diye bir sey yok; raslantisal sekilde dogru olabilirler tabii, o baska.

Neyse, bu kodun pek cok ornegi sinemada mevcuttur. 1989 yapimi Michael Douglas'in basrolde oynadigi War of the Roses filmi Clotaire Rapaille'in kitabinda kullandigi ornektir. Film bastan asagi evlilik icinde yasanan bir savasi resmeder. Taraflar bu savas uzerinden sanki "cima etmektedir".

Dedigim gibi; dingillik.

Daha yakin tarihe gelirsek, Fight Club'da miyminti karakter (Edward Norton) artist Tyler Durden'e (Brad Pitt) donusunce kluplerde kavga etmeye baslar. Seks = Siddet. Brad Pitt ve Angelina Jolie filmi Mr. and Mrs. Smith ayni sekilde. Toplumda seri katiller bu sebeple surekli ilgi ceker, arada "sakinma / saliverme" hattina da satis yapilir, vs. vs.


Anonim

Hazerfan Ahmet Celebi'yi konu alan Istanbul Kanatlarimin Altinda filmi, Hazerfan'in bertaraf edilmesiyle ilgili olarak seyhulislam'i gostererek "onlar hep vardi, hala varlar ve hep var olacaklar" beyaniyla suclayici bir havada bitiyordu. Ne is?

Uydurmaca

Hazerfan Ahmet Celebi hakkinda guvenilir tek kaynak Evliya Celebi'nin Seyahatname'de yazdiklaridir. Celebi kitabinda Hazerfan Ahmet'in (eger boyle bir sey olduysa tabii) malum ucusu yaptiktan sonra IV. Murat'in onun hakkinda sunlari soyledigini yazar : "Bu korkunc bir adam. Istedigi her seyi yapabilme kabiliyetine sahip. Boyle insanlarin etrafta dolanmamasi / olmamasi lazim". Ardindan IV. Murat Hazerfan Ahmet'i Cezayir'de surgune gonderir, yani ortadan kaldirir.

Tum bunlarin icinde seyhulislam'dan falan bahis yok. O sonradan araya sokusturulmus, olayin icine "dini" dahil etmek icin. Durum tersine cevrilmis ayrica, "halka" ait olan bir sey sanki "sarayi", "yonetimi" ele gecirip yanlis yonlere sevketmis gibi bir havada sunulmus.

Halbuki, illa bir suclu gerekiyorsa, tipik Osmanli despotlugundan baska bir yere bakmaya gerek yok. Bu kafaya gore her sivrilen, insiyatif alan herkes merkezi yagmalama sistemi icin potansiyel bir tehdittir. Ayrica Roma'da bilim yoktur, olamaz; bu baglamda da 3. Roma'nin icraati son derece anlasilir, kendi ic mantigina uygun bir eylemdir.

[1] Kaldi ki seyhulislam isin icinde olsa bile o da merkezi sistemin parcasi, dini "yonlendirmekle" gorevli, bununla halkin inancinin ne alakasi var. Alakasiz bir baglanti.


Anonim

Internet kuresellesmenin sembolu

Belki

Aslinda iletisim aglari bir ulkenin "ic baglantilarini" daha kuvvetlendirir. Bu agin bir guc haline gelmesinin esas sebebi bu... Disariyla tabii ki baglanti kuruyorsun, ama bu baglanti icerideki mesajlasmanin boyutuna gore ikinci derecede. Niye boyle olur? Dili, kulturel referanslari benzer olan insanlarin birbiriyle daha fazla iletisimde olmasindan dogal ne olabilir?

Nereden nereye gelindigi hakkinda bir ornek aydinlatici olabilir. Bir TR universitesinde profosorun hikayesini hic unutmam: Tasrada buyumus, ITU'ye girmis, o zamanki universiteler hakkinda sunu soylemisti "Ankara sehrinde ODTU diye bir universite acildigini ITU'ye girince ogrendim".

Iletisimin nereden nereye geldigini tahmin edin.


Aykırı

Endustriyel toplum olmayinca endustriyel uretim olmuyor mu?

Oluyor

Tarim toplumu olmayinca tarim uretimi oldugu gibi endustriyel toplum olmayinca endustriyel uretim olur. Tek fark, endustriyel uretim tarzinin artik sosyal hayati etkileyemez hale gelmesidir. Bu sektor artik "belirleyici" olamaz. Vasifsiz iscilerin sayisi azalir, sadece onlara gore duzenlenmis sosyal hayat, politik duzen imkansiz hale gelir. Hayat "senkronize" olamaz, insanlar daha serbest sekillerde calisabilirler. Hayat "merkezi", "odakli" olamaz, o zaman egitim de "merkezi" "odakli" yapilamaz.

Turkiye'nin gidisati budur. Amerika, Almanya ornekleri ortada: Isgucunun dagilimi ABD'de sanayi %21, servis %76.9, Almanya sanayi %26, servis %72.3. Rakamlar boyle olunca sendikal hareketler, sol kan kaybeder. Kafasini kullananlarin sayisi artinca her turlu kolektivizm batar, "sol" ve "sag" gucsuzlesir. Hayat boyu egitim onemli hale gelir, insanlar kendilerini egitir, birden fazla alanda calisma ihtiyaci dogar, "tek alanda calismak" "standardizasyon" prensipleri silinir. Modernite iflas eder.


Tayyip Erdogan

Türkiye artık emek yoğun çalışan bir ülke değildir. Türkiye artık emek yoğun çalışmaktan, teknoloji yoğun çalışmaya giden bir ülkedir

Dogru


Anonim

TUSIAD soyle yapsin.. boyle yapsin [..] Yanlis yapti.. [..]

Ceneni yorma

Az sayida secenek, kisinin oldugu siyasi secim anlarinda, oyuncular oyun teorisine uygun sekilde cikarlari dogrultusunda bir secim yaparlar. Bu secim deterministiktir; hesaplanabilir, onceden tahmin edilebilir.

Buyuk sirketleri temsil eden TUSIAD'in sistemin demokratize olmamasinda cikari vardir. Yeni Yeni Ekonomi yazisindan aktariyoruz:

Gectigimiz 9 ay icinde [kriz sirasinda] asiri buyuklugun ekonomik olmadigini kesfettik. Buyuk firmalari nakit akisiyla isletmek daha zordur, bu sebeple bu sirketler daha fazla borca ihtiyac duyar hale gelmislerdir. Buyuk sirketler, [sececekleri urunler, gelecek tahmini hakkinda dogal olarak] daha buyuk kumarlar oynamak zorundadirlar, ama ayni zamanda ayni sirketler is yaptiklari o asiri cesitli piyasada dagitim ve rekabet uzerindeki kontrollerini kaybetmeye baslamislardir. Sonuc olarak oynanan kumarlar daha riskli ve getiriler daha dusuk hale gelmistir [..]

Risk yatirimcisi Paul Graham'a gore eskiden gecerli olan "buyuk ve disiplinli organizasyonlar kazanir" kuralinin sonuna artik su degistirici ibareyi eklemek gerekiyor ".. degisimin yavas oldugu sektorlerde". Kimse bu gercegi isler yeterli bir hiza erisinceye kadar farketmemisti.

O zaman sunu soyleyebiliriz ki kriz sonrasi, eskisinin kullerinden dogacak yeni ekonomi 'kucuk olani' daha avantajli hale getirecektir [..]

Eger buyuk olanin hizli ekonomide hantallasmasi sebebiyle daha fazla borca ihtiyaci varsa, ve devlet bu potansiyel borc verici kaynaklardan en onemlisi ise, devleti kontrol edenin "kontrol edilmesi" buyuk sirketlerin cikarinadir. Daha fazla demokrasi kontrolun dagilmasi anlamina gelir, bu da gucun "konsantre" oldugu eski sistemin bekcileri icin iyi degildir [1].

O zaman TUSIAD'a uzaktan tavsiye vermeye, genel anlamda trasa gerek yok. Eger siyasi polemik amacli "cakmak" isteniyorsa, o baska tabii.. Ama temel seviyede bilelim ki yapmalari gerekeni yapiyorlar, digerlerinin (bizim) yapmasi gereken catisma oldugu oranda onlari ekarte etmek, ve alternatif (21. yuzyila uygun) bir ajandayi ilerletmektir.

Blog'un sag tarafinda duran merhum Ozal'in veciz sozunu tekrarlayarak bitirelim:

"Önümüzdeki asır ferdin asrıdır, bilgi asrıdır. Bu asırda fertlerin kitleler halinde değil, daha çok ufak gruplar ve tek tek çalıştıkları, bilgisayar, telekomünikasyon, nakliye, inşaat, turizm gibi ekonomik faaliyetlerden oluşan hizmet sektörü, toplam işgücünün yüzde 80'inden fazlasını istihdam edecektir."

Ilgili yazi: Yeni Yeni Ekonomi, Bruce Bueno de Mesquita, Kim Daha Fazla Istihdam Yaratiyor?, Endustriyel Ideolojilerin Temelleri: Maksimizasyon

[1] Buyuk sirketler ortalama olarak istihdam artisina da pozitif etki saglamiyorlar. O zaman yeni ekonomiye uygun siyaset daha fazla serbest piyasayi desteklemek ve dinazorlarin kendiliginden yokolmasini seyretmektir.


Haber

Iran "ucan deniz botu" yapti

Stratejik olarak anlamli

Eger Iran merkezli bir cekisme olursa Iran'in stratejik amaclarindan biri Hurmuz Bogazi'ndaki petrol trafigini felc etmek olur. Deniz ile ilgili yiginak yapmasi bu sebeple anlasilir. Bu arada, Bueono de Mesquita'nin Oyun Teorisi kullanarak hesapladigi tahmini hatirlatirim; one gore Iran silah kalitesinde nukleer yakit uretecek, ama silahin kendisini uretmeyecektir. Bu konu hakkinda baski yapmak ise bu "denge noktasina" gelinmesini daha da geciktirecektir.

Ilgili yazilar: Hurmuz Bogazi, Bruce Bueno de Mesquita

Aykırı

Fight Club filmi seks = siddet kodunu kullaniyor, bu kod dingilce dediniz. O zaman filmin tamami dingilce midir?

Degildir

Bu film yerinde bazi mesajlar da icerir.. Mesela: "Sana öğrettikleri küçük görevi yerine getiriyorsun. Bir kolu çek. Bir düğmeye bas. Neyi neden yaptığını bilmiyor, sonra da ölüp gidiyorsun".

Bu ifade modernitenin suratinda patlayan bir tokattir.

Endustriyel toplumlarda insanlar montaj bantindaki tek bir isi, ust uste, standart bir sekilde yaparlar. Bu sekilde nihai urunden, sonuctan gittikce uzaklasirlar. Koca bir makinenin icinde ufak bir disli haline gelirler. Bilgi toplumunda uretim araci sahislara aittir. Bu aracla final urunu, bastan sona, istedigimiz sekilde uretebiliriz. Bu sekilde insanlarin cogaldigi bir toplumda devrimsel degisiklikler olacaktir dogal olarak. Bu elestiri yerindedir.

Diger bazi mesajlarda evrensel olmayan, kulturel / duygusal (mal) beyinden gelen irdelemeler hala var, ve bunlar kismen tutabilir, kismen tutmayabilir. Mesela: "Hiçbir zaman tamamlanmış olmayayım, ne olur. Hiçbir zaman halimden memnun olmayayım. Hiçbir zaman kusursuz olmayayım. Kurtar beni, Tyler, kusursuz ve tamamlanmış olmaktan kurtar". Bu mesaj bir kultur kodundan geliyor: Mukemmeliyetin ABD'de kultur kodu OLUM kelimesidir.

Mukemmele erismek bir tur bitis gibi algilanir, bu sebeple mukemmelin pesinde kosmamak yonunde de bir yeltenme vardir. Ilginc bir sekilde, teknolojinin kultur kodu ISLEMESI YETER kelimesidir. Kod ne kadar gecerli? Yani, bilimde, teknolojide calisirken, muhakkak mukemmeli elde etmek mumkun olmayabilir, diger yandan, o yonde "ugrasmak" kalitede belli bir artisa da sebebiyet verebilir, vs. 50/50.


Zontalarin, Romaci, merkeziyetci kabadayi zavallilarin dizisi Kurtlar Vadisi icin bir reklam yapmislar, YouTube'da geziniyor (bu siteyi yasakladigini zannedenlere arz ederim).Adamlarin koylu, toprak bazli dunya gorusu "toprak kaybetmemek, toprak kazanmak" oldugu icin toprak uzerine korkunc senaryolar yapiliyor dogal olarak.Ilk senaryo ABD'nin Turkiye emelleri:Ikinci senaryo Israil'in emelleri:Ucuncu senaryo AB'nin emelleri (Istanbul ozerk bolgesine dikkatinizi cekerim):Ve en son, Turkiye'nin emelleri.Tabii isgalci, yagmaci mantiga uygun olarak tum dunya fethediliyor. Fakat benim anlayamadigim Amerika'yi niye kutuplardan fethediyor. Yani orada t..klarin donacak kardesim.. Niye ta tepeden iniyorsun?Fasistin en babasi bile iklime yenilmis, senin gibi ufak, ikinci derece davarlara ne oluyor?Bu milliyetciler hakikaten cok gerizekali oluyorlar...


Star Trek franchise'ini tekrar baslatan direktor J. J. Abrahams, dizinin ruhunun Kirk ve Spock birlikteligi oldugunu soylemisti. Bu ifade, ve diger Trek kulliyati aslinda Amerikan / Avrupa kultur kodlari hakkinda ilginc gostergeler.

Trek gelecegin dunyasini resmetmeye calismistir (kiyasla Star Wars, hayali, "uzaklarda bir yerlerde" fantastik bir evrendir), ve o dunyayi resmederken bugunku dunyayi nasil gorduklerini belli etmislerdir. Kirk ve Spock birlikteligi Amerika, Avrupa ittifakinin temsilidir.

Vulkan irki Avrupa'dir. Savasci degillerdir, bilim ve felsefe ile ugrasirlar..

Kirk'un yasadigi ve dizinin merkezi olan Federasyon pek cok irki, gezegeni (eyaleti?) birlestirmis olan ABD'dir.

Dizi bu ittifak uzerinde danseder, gider gelir. Amerikali Kirk maceraci, risk alan "yoneticiyi" oynar. Avrupali Spock mantiki dusunmeyi, kendini kontrol eden karakteri oynar. Tabii diger yandan ABD kulturel fay hatti olan "sakinma / saliverme" uzerinde de gidip gelinmektedir; Spock "sakinir", Kirk "saliverir". Kirk gittigi her gezegende bir kariyi goturur. Spock duygularini kontrol eder.

Ama kodlar burada bitmiyor.

Sıkı durun: Vulkanlarin genetik olarak benzerleri, ama onlardan bir sekilde "ayrilmis" onlarin "zitti" bir irk vardir.

Bu irk Romulan ismiyle biliniyor. Romulanlar savasci, militarist ve yayilmacidir. Baskentlerinin ismi nedir?

Romulus!

[1] Buradan devam edersek Klingonlar Suudi, Cardassianlar Alman, Bajoranlar Filistinli, Borglar Sovyetleri temsil ediyor.

[2] Spock rolunun bir Yahudi olan Leonard Nimoy'a verilmis olmasi bir raslanti degil. Yahudiler ABD'de kendilerini "Amerika'daki Avrupalilar" olarak gorurler.

[3] Eklemek gerekir ki, ST dizi ve filmleri Vulkan Romulan farklilasmasini birincisinin "evrilmis olmasi" isiginda resmeder. Yani Vulkanlar daha "ilerlemis" "evrilmistir". Romulan millet saldirgan, militarist olarak "kalmistir".


Chris Anderson Wired makalesi

Sektörler şirketlerin, devletlerin, ve diğer kurumların etki alanından çıkıp normal insanların erişebileceği hale gelince, yani demokratize olunca dengelerin transforme, eskinin tepetaklak olduğu tarihi anlar ortaya çıkar. İnternet yayıncılığı, iletişimi demokratize etti, ve sonuç olarak dijital olan her alanda katılımın çeşitinde müthiş bir artış yaşandı.

Aynı değişimler şu anda imalat / sanayi sektöründe yaşanıyor.

3 boyutlu baskıdan tutun, elektronik parça birleştirmeye varıncaya kadar, artık fabrika üretimi için gereken araçlar toptan ya da ufak ölçülerde, bireylerin erişebileceği hale geldi. İyi bir fikir ve biraz uzmanlıkla artık herkes bilgisayarının birkaç tuşuna basarak Çin'de bir montaj bantı kurdurabilir. Birkaç gün sonra bir prototip kapılarında belirecektir, ve bu prototip iyi durumdaysa, birkaç tuşa daha basılarak yüzlerce, binlerce ürünün aktif üretimine geçilebilir. Artık herkes sanal bir mikro-fabrika haline gelme potansiyeline sahiptir, hiçbir altyapıya, hiçbir stoga gerek duymadan. Ürünler imal ettirilip dağıtıcılara kolayca eriştirilebilir.

Bugün mikro-fabrikalar bisikletten tutun, arabalara, oradan mobilyaya kadar aklınıza gelebilecek her alanda üretim yapmaktadırlar. Garajında kurcalamakla uğraşan meraklı / kaşif amatör milyonlarca insanın toplu potansiyeli, küresel piyasalarla tanışmak üzeredir; fikirler direk üretime gidecek, tüm bunlar [kompleks] finans ve araç, gereç yatırımı gerektirmeden olacaktır. "Diz üstünde bilgisayarı olan üç kişi" şimdiye kadar bir Web girişimini tanımlamak için kullanılırdı. Artık aynı ibare bir donanım şirketini tanımlamak için de kullanılabilir.

MIT profosörü Erich Hippell'e göre "donanım iyice yazılıma benzemeye başladı". Bunu söylemesinin sebebi pek çok donanımın içinde yazılım olması değil [.. üretim amaçlı] ortak platformların, kolay kullanılabilen araçların, Web başed mesajlaşma / beraber çalışma ortamlarının ve İnternet temelli dağıtım kavramlarının ortaya çıkmış olması.

Biz bu filmi daha önce seyrettik: Kaya gibi tek parça (monolithic) endüstriler yeni gelenlerin etkisiyle paramparça oldular. Müzik endüstrisinden tutun, gazetelerin başına gelenlere kadar neler olabileceğini iyi biliyoruz. Giriş koşulları (barriers to entry) azalınca, rahatlaşınca, herkes / topluluk içeri doluşuyor.

Olanları daha akademik bir dille şu şekilde tarif edebiliriz: Küresel tedarik zinciri artık "ölçekten bağımsız (scale free)" hale geldi; bu zincir hem küçüğe hem büyüğe, garajındaki amatörden koca Sony şirketine aynı anda hizmet verebiliyor. Bu değişimin arkasında iki büyük güç var: Birincisi mühendis olmayanlar tarafından bile kullanılabilen ucuz ve kapsamlı prototipleme araçlarında bir patlama yaşanması. İkincisi son ekonomik krizin (çoğunlukla) Çinli üreticilerin işleyiş politikalarında büyük değişimler yaratmış olması. Bu üreticiler, kriz sırasında [mecburen] daha esnek hale geldiler, böylece Web-bazlı, siparişe göre (custom) işleri alabilmeye başladılar -- bu siparişlerde miktar daha az olabiliyor ama kar oranları daha yüksek oluyor.


Son 500 senenin onemli bilimsel sahsiyetleri birbirlerine olan etkisine gore metro haritasi olarak resmedilmis [baglanti].

http://www.crispian.net/ScienceMapv0.37.png


Internet temelli dijital ve siparis usulu video servisi yapan Netflix, Coinstar gibi sirketlerle rekabet edemeyen video sirketi Blockbuster Inc. sonunda iflas bayragini cekti. Blockbuster'in yaklasik 1 milyar dolarlik borcu var. Blockbuster yeni medya duzenine uyum saglayamayan dinazor sirketlerden biri; ve iflasa giden surecte yasadiklari ABD'de gazetelerin cokusu ile paralelligi var.


Inovasyona Davet: Atmosferdeki Karbonu Azaltmak

Kuresel isinmanin potansiyel tehlikeleri kapida / ortada: The Economist dergisi inovasyonunun outsource edilmesini saglayan Innocentive sirketi / sitesi uzerinden projeleri, fikirleri olanlara cagri yapiyor: Olceklenebilen bir sekilde atmosferdeki karbonu cekip cikarmak, onu azaltmak, ve kuresel isinmanin onune gecebilmek. Odul $10,000.


Khanacademy YouTube uzerinden matematik dersleri veren bir kanaldir. YouTube reklam sistemi uzerinden para kazanan bu "Internet okulu" su anda 1600 ders video'suna erismis bulunuyor. Bill Gates bu kanalin hayranlarindan biri.

Alttaki video'da Bill Gates ile 2010 Aspen Fikirler Toplantisi'nda yapilan roportaj gorulebilir. Gates cocuklarina Calculus ogretmek icin Khanacademy'yi kullaniyor. Roportajda Gates "zeka kaynaklarininin bir ulkede nasil dagitildigi" hakkinda ilginc sozler soyledi: Gates'e gore egitim hakkinda AR-GE'ye giden zeka kaynagi neredeyse sifir. Egitim hakkinda AR-GE nedir? Iyi bir ogretmenin metotlari, kaynaklari, kullandigi referanslar yayiliyor mu? Bu konuda arastirmalar yapiliyor mu?

Khanacademy'yi kuran Sal Khan finans sektorunde (hedge fund) calisiyordu; YouTube isini baslatinca (ve eski isinden istifa edince) Gates sakayla karisik Khan sayesinde "finans sektorunden bir miktar IQ'nun egitim sektorune transfer oldugunu" soyluyor.

Sitenin diger dillere tercume programi var. Iyi bir fikir, cunku anlatim haricinde gosterilen her sey matematik sembolleri, yani goruntulerin degistirilmesine gerek yok, sadece yabanci dilde seslendirilme yapilmasi yeterli.

http://www.khanacademy.org/about#translation

http://www.youtube.com/watch?v=6A07Pj71TUA


Esra Ozyurek'in [1] Modernlik Nostaljisi kitabinin tezi sudur: Icinde oldugumuz gayri-modern cagda, Kemalistler modernligi kamusal alanda degil artik icsel, kulturel seviyede yasamaya baslamistir; [standardizasyon desturuna uymasa da] modernist semboller bireysel hale gelmistir.

Clotaire Rapaille kultur kodlari mantigini buraya eklersek, olanlarin tamami sudur:

1) Uretim sekli (tarim, sanayi, bilgi) en temel seviyedeki hayatin idamesiyle alakalidir, etki baglaminda duygusal kodlar onun altinda, analitik dusunce onun altindadir. Bilgi toplumunun guclenmesiyle modernite cokmektedir ve hayatin idame edilmesi uzerinde etkisi kalmamistir / kalmayacaktir. Modernitenin yasayabilecegi tek yer, imgesel, hayatin gercekliginden kopuk olan hayali bir noktada olabilir.

2) Turkiye gibi uretim sekilleri arasinda cok hizli gecisler yasayan ulkelerde, cocukken okulda sanayi toplumuna uygun kodlari alanlar, buyuyunce kendilerini tamamen farkli bir dunyada bulabilmektedirler. Bu kimseler aslinda "parcalanmis hayatlar" yasamaktadirlar. Ic dunyalari Kamalist, hayatlarini idame edisleri post-modernisttir.

Ama, salt kodlar seviyesinde yasanan dis dunyanin gidisatinda belirleyici olamaz. Hayatin idamesi, ekonomik uretim sekli en baz seviyede ve daha guclu bir olustur... Eninde sonunda yeni teknolojinin gerektirdikleri kodlar seviyesinde yasanan modernizmi de silindir gibi ezip gececektir.

Fanusta yasatilan süs modernizmi, bir süs olmaktan ileri gidemeyecektir.

[1] Esra Ozyurek bilindigi gibi CHP elemanlarindan Mustafa Ozyurek'in kizidir. Bir tur "mahalle kackini" yani.


Nick Bilton'ın I Live In The Future kitabindan

Gazeteleri okumayı çok severdim. 2004'te New York Times'da çalışmaya başladığımda Sunday Times'in işyerimize Cumartesi günü erkenden getirildiğini farkedince çok sevinmiştim [..] böylece kendime bir ritüel yarattım. Her Cumartesi erkenden ofise gider [..] o istiflenmiş kopyalardan bir tane alır, ve ertesi günün gazetesini detaylıca okumaya başlardım. Çok geçmeden arkadaşlarım benden gazetenin gayrimenkul bölümünün kopyalarını istemeye başlamıştı.

Fakat bir sene sonra bu ritüelim sona erdi. Arkadaşlarım da telefondan aramıyordu. Birer birer hepimiz başka bir ritüele geçiyorduk. Gazete kağıdının eldeki hissiyatı, kağıdının kokusu yerine daha hızlı, her şahsa göre değişik olabilen dijital okuma tecrübesini tercih ediyorduk. Arkadaşlarım bedava olmasına rağmen artık benden gazetenin kopyalarını istemiyorlardi [..] !

Bugün, sabah uyanınca başlıklara bilgisayardan bakıyorum, ofise giderken detaylı makaleleri mobil telefonumdan okuyorum, ve haber sitelerini gün içinde belli zamanlarda sürekli gözden geçiriyorum. Facebook ve Twitter gibi sosyal ağlar sayesinde en iyi içeriğin biraraya gelmesi iyice rahatlaştı, ve online ortamda haberleri görmek daha hızlı hale geldi. Tüm bunların üstüne, artık beğendiğim makaleleri arkadaşlarımla daha rahat paylaşabiliyorum, paylaştıklarım hakkında kendim de yorum ekleyebiliyorum [..].

[Gazetelerin] problemi yaklaşımlarının artık anlamsız hale gelmiş olması. Kavram şöyle -- yüz küsur kadar haber makalesi Times editörleri -benim arkadaşlarım- tarafından başlıkları ile beraber ve önem sırasına göre güzel bir ambalajın içine konuyor. En önemli haberler belli yerlerde, iş haberleri belli yerlerde, spor bölümü hafta içi çoğu günde iş bölümünün hemen arkasında.

Ama problem tam da burada zaten: bu paket editörlere göre neyin önemli olduğunu yansıtıyor, benim tercihlerimi dikkate almıyor. Benim hoşuma giden, gitmeyen formülün parçası değil. Daha da önemlisi, o dikkatlice seçilmiş, geniş kitle için tasarlanmış gazetenin üzerindeki kelimeler benim evime ulaştığında çoğu artık güncel bile değil.


PISA 2003 hakkinda analizi surada yapmisiz. 2006 yilina gelelim: Bilindigi gibi PISA OECD ulkelerindeki 15 yasindaki cocuklarin bilim konusundaki seviyesini olcer; bu sinavi onemli yapan bilimsel bilginin gunluk hayata, ham veriye uygulanisini, yani analiz yetenegini olcmesidir. Bilimsel arastirmanin onemli bir kismi modelleme eylemidir; veriye uygun model bulunmaya ugrasilir, model gelistirilir, vs.

PISA 2006 sonuclarinda Turkiye'nin durumu nedir?

Ne yazik ki durum pek iyi degil.

Bilim seviyesi 6 bolume ayrilmis, her ulkede ogrencilerin yuzde kacinin hangi skala altinda oldugu gosteriliyor. Turkiyeli ogrencilerin takriben yuzde 40'i en alt seviye ve onun altindadir. 3. ve 4. seviyelere gelindiginde (yani seviye arttiginda) sert dususler gorulmektedir, bu noktada gelismis ulkelerin ortalamasinin yarisi, dortte biri (3. ve 4. skala icin sirasiyla) gibi oranlar gorulmektedir.

Gelecegin bilim adamlari 5. ve 6. seviyelerdeki cocuklardan cikacak: TR icin 5. seviyeye cocuklarin sadece yuzde 0.9'u erisebilmistir. 6. seviyeye ise hic bir Turkiyeli ogrenci erisemistir. Gelismis ulkeler icin 5. seviyede ortalama olarak cocuklarin yuzde 10 kadari erisebilmeliydi. TR bunun ancak onda biri seviyesindedir.

Sonuc bir rezalettir.

2006 itibariyle Turkiye egitimde cuvallamistir.

PISA 2009 sonuclari Aralik 2010'da aciklanacak. Insallah orada bir duzelme gorulur.

PISA 2006


ABD saglik sistemindeki bozukluklari gosteren, eglenceli bir dizi: Royal Pains. Zengin hastalara hizmet veren bir hastanede acil mudahele / yardim (emergency) doktoru olan Henry "Hank" Lawson, hastanenin en buyuk finansorlerinden birini operasyon sonrasi risksiz bir noktayken birakip, hastaneye gelen fakir bir hastaya bakmaya gider. Sansizlik eseri zengin hasta o sirada olur, ve Hank kovulur.Hank diger bazi raslantilar sonucu kendini New York'un yazlik mekani olarak bilinen Hamptons'da bulur; burada zenginlere ozel doktorluk yapmaya baslar, ayni anda, parasi olmayanlara bedava servis verir; dizide telafuz edildigi gibi Hank, bir tur "tibbi Robin Hood" haline gelmistir. Degisik bir sekilde zenginden alip fakire vermektedir (tabii kardesiyle kurdugu HankMed ile arada para da kazanmaktadir).Dizi hasta bakimini hastanelere "konsantre" etmis mevcut sistemi elestiriyor, ve alternatif cozumler oneriyor. Hank aslinda burokratize olmus modern sistemi by-pass ederek ihtiyaci olan hastaya direk ulasmayi basariyor. Hastanelerin Amerika'daki kultur kodu ISLEM TESISI (processing plant -fabrika-) kelimeleridir [4] -- dizideki zenginler hem gizlilik amaciyla, ama ayni anda ulkedeki herkesin katildigi kultur kodlariyla bu "islem tesislerine" girip sosis gibi islenmek istemiyorlar. Problem yok, Hank onlara geliyor. Hank'in sagladigi servis, ayrica, surekli olan bir bakim; hastayi aklinda tutuyor, tekrar ziyaret ediyor, hayatina giriyor, ve "tesiste" gorulemeyecek bozukluklari boylece goruyor [1,2,3].Diziyi ilginc yapan diger ozellikler, Hank'in acil durumlara yaptigi McGyver usulu mudaheleler; Hank etrafta olan normal ev esyalari ile inanilmaz cozumler buluyor (yaratici, standart degil). Bu acidan dizi baska bir genre'da olsa da populer Burn Notice dizisini cagristiriyor.

Ayrica Hank'in kardesi Evan Lawson The O.C. dizisindeki hizli konusan, kafasina gore deyim yaratan inek (geek) ve kafa adam karisimi bir tur Seth Cohen olarak aynen onun gibi diziye komedi unsuru ekleyip, iyi anlamda havayi hafiflestiriyor.---[1] Turkiye'de ileri surulen aile doktorlugu bu baglamda iyi bir cozum.[2] House M.D. dizisi de benzer noktaya parmak basiyor. Teshisci Dr. House, gerekirse (yani her zaman) dizide hastalarin evine bile hirsiz gibi girerek etraftakileri kolacan ederek dogru teshisi yapmaya ugrasiyor.[3] Mevcut sistemde isin saglik tarafi haricinde diger bozukluklar da var. ABD'de asiri legalize olmus sistem, doktorlarin elini kolunu baglayip kaliteli bakimi baltaliyor. Tek bir yanlisi yuzunden sistem Hank'in pesini birakmiyor mesela; durum biraz dramatize edilmis olsa da, aslinda gercekten cok uzak sayilmaz.. Kaynaklar da dogru yerlere aktarilamiyor. Cozum servisin "sosyalize" edilip edilmemesinde degil -- saglik servisini devletin karsiladigi Ingiltere'de en az Amerika kadar problemler var. Yani her zaman oldugu gibi, gunumuzde dogrular / yanlislar arasindaki ayrac, sag / sol cizgisiyle degil organizasyon "sekliyle" alakali. Modernitenin cokusu cogu sorunun ortak noktasi.[4] Rapaille, C., The Culture Code


Roma dis dunyayi barbarlar olarak tanimlayarak [1] etrafindaki ulkelerle surekli savasti, ve basarabildigi olcude yakip yikti. Fars dunyasi bu barbarlar listesinde onemli bir yer tutmaktaydi. Barbarlar yazisinda bugunku Iran'in yerinde olan Parthia'nin Roma ile olan savasindan bahsettik. Bu cekisme (ezeli rekabet?) ilginc bir sekilde 700 sene devam etmistir, ama sonuc olarak aradaki sinir neredeyse hic degismeden kalmistir, ve savaslar saldiran Roma'nin agir yenilgisiyle sonuclanmistir.

Fakat, Roma ile olan surekli iliski Fars dunyasi uzerinde kotu etkiler yaratti [2].

Farslilar yenilmemelerine ragmen her savas sonrasi gittikce daha fazla Roma'ya benzemeye basladilar. Parthia sonrasi kurulan Sasaniler, Roma gibi, merkeziyetci, toleranssiz ve disariyi "surekli dusman" olarak niteleyen bir topluluktu. Bu toplum yapi bakimindan bugunku Iran'a da oldukca benzemekteydi.

Iran benzerligi, diger yandan saldiran Bati'nin bugune olan benzerligini akla getirir. Roma'nin mirascisi neo-con Amerika, Iran'a karsi saldirgan tavrini devam ettirmekte, ve bu tavir, yeni Fars memleketini, aynen gecmiste oldugu gibi merkeziyetci ve toleranssiz bir yere cevirmektedir [4].

Bu film ne zaman bitecek?

[1] Osmanli'nin Dar-ul Harp tanimlamasi ayni kafa yapisina aittir. Yagmalama sistemi daha fazlasini gasp etmeli, elde ettigi ganimetleri merkeze aktarmalidir.

[2] Terry Jones' Barbarians

[3] Roma'nin Fars saldirisi sonrasi aldigi yenilgiler dillere destandir. Tek bir Sasani imparatoru uc tane Roma imparatorunu arka arkaya yenilgiye ugratmistir. Belki de tum bu yenilgiler Roma / Fars, Bati / Dogu cizgisine mistik bir hava kazandirdi. Bu garabet hissiyatlardan kurtulmak gerekiyor.

[4] Neocon kanaat onderlerinden Robert Kagan'in "ABD Mars'tan Avrupa Venus'ten" sozu "manidardir". Bu soz daha once bahsettigimiz Avrupa'nin, genel anlamda Bati'nin, kulturel fay hattina isaret etmektedir. Militarizm Avrupa'nin geride biraktigi Roma kafasina, bir kisim Amerikali'nin hala kurtulamadigi bir hastaliga isaret etmektedir. Turkiye'deki Osmanlicilik benzer bir kafadan urer. Turkiye bunlari geride birakarak daha fazla Avrupali olacaktir.


Parag Khanna makalesi

21'inci yüzyıl [..] bir şehirler yüzyılı olacak. Hiçbir şeyin doğru dürüst idare edilemediği bir çağda, idare edilebilen tek 'adalar' devletler değil şehirler olacak gibi gözüküyor. Yeni dünya, bir 'küresel köy' olmayacak -- pek çok farklı / ayrı koyun birbiriyle bir şekilde bağlı olduğu bir yapı olacak [..]

Bu dünyayı anlamak için ne 19. yüzyılın 'güç dengeleri' politikaları, ne de 20. yüzyılın güç bloklanmaları kavramları yeterlidir. Onun yerine aşağı yukarı 1000 sene kadar öncesine, Kaire ve Hangzhou gibi şehirlerin küresel dengelerin merkezlerini oluşturduğu Ortaçağ'a dönmemiz gerekiyor [..] Unutmamamız gerekiyor ki Marko Polo Venedik'ten çıkıp o zamanlarda yeni gelişmeye başlayan İpek Yolu'nda seyahat ettiğinde, ziyaret ettiği yerlerdeki imparatorlukları değil, şehirleri övmüştü. Polo, Kaşgar'ın üzüm bağlarından, Xi’an'ın bolluğundan imrenerek bahsetmişti [..]