thirdwave

Github Mirror

Hafta 12

Newsweek

[mealen] Yukselen ekonomilerde ortaya cikan orta sinifin degerleri ABD ile her zaman uyusmuyor. Bu orta sinif demokratliktan, ozgurluklerden uzak karakterler sergileyebiliyor.

Oyle ama...

Tum dunyadaki orta siniflar ekonominin icerigi degistigi icin baski altinda. Sizinkiler de oyle (ABD). Orta sinifiniz stres halinde. Gelisen ekonomilerdekiler nispeten o konuma daha yeni geldigi icin daha diken ustunde olabilir. Ayrica 'fabrika usulu islerde' calisan bu kisiler, ne yapilacaginin onlara soylenmesine aliskinlar, ve o soyleyen kisi, demokrat olmayan, totaliter degerler asilayan birileri olabilir. Bu kisilerden "degistirilebilir" islerde calisanlar, yeni konumu kaybetmemek icin kendine benzemeyen baskalarini (mesela egitimini uzerinden) engellemeye calisabilirler, cunku vasifsiz islerde calismaktadirlar, ne kadar az kisi onlarla ayni seviyede olursa o kadar iyi gibi dusunebilirler.

Bu dertler farkli ulkelerde farkli sekillerde ortaya cikiyor olabilir.


Newsweek

[mealen] egitimin kalitesinin dusmesi sonucu orta sinifin gelismesinin onundeki bir kopru yikilmis oldu

O kalite sizde de dusuyor

Ozetle: Kendine bak.

Aslinda kalite dusmuyor, hep oldugu yerde, ama ihtiyaclar degistigi icin egitimin kalitesi dusmus gibi gozukuyor. Artik fabrikaya benzeyen okullardan birbirine benzeyen, "ogutulmus", "isciler" degil, inovatif yeni calisanlar cikmali. Bunun icin egitim bastan asagi tekrar yapilanmali.


Aykırı

Su sanat degil mi?

Degil

Hiciv bolumumuzun baslamasina sebep olan bu karikatur, birilerine bir seyler eklemis olabilir, bir hediye de sayilabilir. Fakat statukoyu zorlamamistir, bu baglamda sanat degildir.


Aykırı

Duchamp'in lazimligi sanat midir?

Oyledir

O sekilde sergiye konan birinci lazimlik sanattir. Ikincisi degildir.


Haber

Genelkurmay tarafından yüksek tirajlı gazetelere servis edilerek 25 Nisan 1998'de aralarında Cengiz Çandar, Mehmet Ali Birand, Akın Birdal, Salim Ensarioğlu, Ahmet Altan, Mehmet Altan'ın da bulunduğu isimleri 'PKK ile işbirliği yapmak'la suçlayan manşet [..]

Ilginc

Tarihin cilvesine bak. Sn. Candar ulkedeki despot "merkez" ile papaz olan ailesindeki ilk kisi degil. Vakti zamaninda musluman elit icinde anahtar bir konumda olan Candarli ailesinden geliyor, bu aile 1359-1499 arasinda Osmanli'ya toplam alti vezir gonderdi. Ama Istanbul'un fethinden sonra isler degisti; vezirlik pozisyonuna kapikulu getirilmeye baslandi; Anadolu'daki musluman aileler marjinalize edildi, disari itildi. 1656'da basvezir olacak Mehmet Koprulu saraya pasta, corek pisirmek icin girmisti, Arnavutluktan geliyordu, babasi hristiyandi. Hirvat olan Ali Pasa benzer bir hikaye... Saraya cesnicibasi olarak girmisti [1].

Ilginc degil mi?

[1] Grillo, R., Pluralism and the Politics of Difference State, Culture, and Ethnicity in Comparative Perspective, sf. 84


The Scholarly Kitchen blog'undan, Clay Shirky'nin bir konusmasi hakkinda:

[HSBC bankasının bazı müşterilerinin hoşuna gitmeyen bir kararından sonra] müşteriler tahmin edileceği üzere Facebook, sosyal ağlar çağında bu yapılana sessiz kalmadı. Online ortamda organize oldular. Eylemi daha ileri taşıyarak protestolara da başlayacaklardı, o noktada HSBC pes etti.

Shirky'nin söylediği gibi, mutsuz müşteriler satıcı tarafından ilgiye mazhar olabilir, fakat mutsuz ve network oluşturmuş müşteriler kısa sürede işiniz üzerinde bozucu bir etkiye sebep olabilir. Birbirimizle bağlanmamızı sağlayan, yayın yapmamızı, paylaşmamızı sağlayan teknolojinin her yere yayılmış olması klasik yayıncılık sistemini altüst etmektedir - fakat bunların hiçbiri aslında yeni bir haber / problem değil.

[Fi tarihinde] matbaa'nın çıkışı, kitapların eskisine oranla 300 kat daha hızlı çoğaltılabilmesini sağladı. Bunun bilginin yaygınlığına bariz etkisinin yanında, Katolik Kilisesi üzerinde daha az bilinen etkileri de oldu. Genel kanının aksine, matbaada ilk basılan eserler arasında İncil haricinde başka şeyler de vardı, bunların en yaygın olanları Katolik Kilise'sinin çıkarttığı sevaplara tekabül eden bir tür "dini para"ydı [1]. Eskiden elle yazılan bu para, matbaa sayesinde çok fazla basılabilince, işin cılkı çıktı ve bu durum Martin Luther'in 95 Tezi'ni yazmaya itti, bu da büyüye büyüye Protestan Reformasyonu başlatan sürecin kıvılcımını sağlamış oldu. Yani, ilk bakışta mevcut durumu güçlendireceği zannedilen bir buluş (güya İncil'in 'daha fazla', dini paradan 'daha fazla' basabilmek, eski düzenin 'daha fazla' olması demek olacaktı) bir bakıldı ki mevcut düzeni tamamen alaşağı etmiş. Bolluk, yokluktan daha fazla değişime sebep olur. Çünkü insanlar yokluk durumunda ne yapacaklarını bilirler. Bu sözü iyi bir düşünelim. "İnsanlar yokluk durumunda ne yapacaklarını bilirler". Evet, yokluk şartlarında eğer gerekirse nasıl tasarruf edeceğimizi, azar azar harcamaya başlayacağımızı, nasıl muhafaza edeceğimizi biliyoruz. Fakat bilgi / seçenek / seçim aşırı fazlalaşınca önceliklerimizi nasıl ayarlayacağımızı, nasıl yön seçeceğimizi bilemiyoruz. Bolluk altında boğulabiliriz. Yolumuzu kaybedebiliriz. Kafamızı kuma gömebiliriz. Ama her halükarda, bolluk, kafamızı yokluktan daha fazla karıştırır.

Shirky'nin konuşması sırasında pek çok diğer cevher vardı. Fakat beni düşünmeye iten bir diğeri şöyleydi: Eskinin en iyisini tutup, yeninin en iyisiyle birleştirelim demek kolaydır, fakat devrimler sırasında, yeninin en iyisi ile eskinin en iyisi birbirine taban tabana zıttır. Yeni durum, her şeyi, tamamen değişik bir şekilde yapmakla alakalıdır. Belki bazı şartlarda yaptıklarımızı azar azar (incrementally) adapte etmek / değiştirmenin yolu vardır. Fakat gerçek değişim gerektiğinde eskiyi "bir hatıra" olarak tutmak haricinde saklamanın başka yolu var mıdır? Bu durumlarda eski, bilgi vermek haricinde başka ne yapabilir ki?

[1] Terminolojide bu kavram "indulgences" olarak geçiyor.


Pazarlama dunyasinda unlu simalardan Seth Godin'in konuk oldugu bir podcast'ten derlenmistir:

Sanayi çağının özü şudur: fabrikayı kurarsın, içine bulabildiğin "en ucuz" çalışanları doldurursun, bir ürünü erişebileceği / hitap edebileceği en geniş kitle için tasarlarsın, ve bu maldan pek çok sayıda satarsın. Bu tür fabrikalar birbirine benzer eşyalar, pastalar, börekler, vs. üretirler, fakat bu tür 'kitlesel' mentaliteyle yazılım da üretilmektedir (mesela Microsoft ürünleri). Bu fabrika mentalitesi mevcut halimize gelmemizi sağladı, refahı, zenginliği arttırdı. Ama son 10 senede (bize göre 1956'dan beri) modern / endüstriyel çağ artık yeterli olamıyor.

Şu anda öyle bir zamandayız ki, eğer yaptığınız iş ucuz ve averaj ise, o aynı işi daha ucuz ve daha averaj yapan birilerini bulabilirim (küreselleşme). Bu yüzden artık yapılması gereken 'uyum sağlamak', 'normal' olmak değil, averaj dışında, (kendi yeteneklerinin ışığında) değişik olanı yapabilmek. Çünkü insanların, tüketicinin istediği artık "ihtiyacı olan" şeyi değil, "arzu duyduğu" şeyi almak. Biraz önce belirtildiği gibi ihtiyacın olduğu şeyler artık eşyalaşmış / vasat / yaygın (commodatized) hale geldiği ve çok ucuz bir şekilde alınabildiği için, esas para özel olanı yapabilmekte.

Bu kalite argümanından da öte bir konu. Bir tür sanattan bahsediyoruz. Godin'e göre (ki yaygın bilinen şekli de bu) sanat bir şeyi üretirken önceden hazır yolu, listeyi, kuralı (guideline) takıp etmediğiniz her durumda mevcuttur. Düşüncenin en rafine hali olan matematikte mesela, modelleme işi bir sanattır. Bir veriyi modellemenin pek çok yolu vardır; en optimal, en uygun olanı, en iyi tahminleri yapabileni ortaya çıkartmak sanat ister. Aynı örnekleri bir film, bir şarkı, bir yazılım, bir kitap için de kullanabiliriz.

Bu sanat, Godin'in "bonus, hediye" kavramıyla yakından ilintili. Bir ürünü dinleyiciye, seyirciye verdiğiniz, aktardığınız zaman içindeki "yapmaya mecbur olmadığınız ek" bir hediyedir. O hediye, o bonus, alan ve veren arasında bir bağ oluşturur. Mecbur olunmadığı bilinçsel, bilinçaltısal bir şekilde alıcı tarafından bilinir, hissedilir; ve alıcının üreticiye daha yakın hissetmesini, ürün hakkında bazen üretenden daha fazla heyecan duyabilmesini sağlar. Bu aynı zamanda, bedava reklamdır. Ki bu tür üretim artık bir lüks değil, bir tür mecburiyet haline gelmiştir.

Böyle bir dünyada, daha fazla kişi uygun görülmese de ona doğru geleni takip etmelidir, ve sürekli denemelidir. Picasso'nun çok kötü resimleri vardır, fakat Picasso hayatı boyunca resim yapmıştır. Sürekli denemiştir.


Destekliyoruz


Lokasyon bilgisi uzerine kurulu mobil programlardan biri Foursquare. Programi degisik yapan lokasyonun surekli paylasimi yerine, kullanici istegine gore bir yere (restoran, fuar, bar, cafe) gelindiginde "orada olundugu" bilgisinin kendi istegiyle dis dunya ile paylasmasi; yani "check-in" yapmasi (otele check-in yapildigi gibi). Bu yapilinca kullanici dunyaya sanki "burada oldugum bilinsin", "etraftaki benim gibi olan kisilerle tanismak istiyorum" gibi bir mesaj veriyor, diger Foursquare kullanicilari aninda bundan haberdar oluyor. Mesela cocugunuzu oynamak icin parka goturdunuz, parka check-in yapiyorsunuz. Etraftaki diger anne, babalardan aynisini yapanlarla tanisma firsati, programda lokasyonu size yakin diger kullanicilar hemen gozukuyor. Restoran, cafe gibi yerler Foursquare promosyonu yapabiliyorlar, oraya belli sayida check-in yapan kisiler mesela oranin "mudavimi" "piri" haline getirilebiliyor, ona gore hediyeler, avantajlar vermek mumkun. Tam bir 21. yuzyil uygulamasi; insanlari yakinlastiran, hizli bilgi paylasimi, mobil bir kavram uzerine kurulur. iPhone ve Android uzerinde kullanilabilmekte.


Bizim analize gore Turkiye'de gecmise, gecmis kavramina atanan kultur kodu GUZEL GUNLER. Insanlar eskiden islerin daha iyi oldugunu dusunmeyi seviyor, nostaljiyle hasir nesirler, "eski bayramlardan" tutun, "Etiler Lisesi oncesi Etiler" hakkinda bile laf geveleyenler cikiyor (30 sene once dogru durust olmayan bir yerden bahsediyoruz ha!). Bu durum 80 model MGK sentezinin niye (bir sure) basarili olabildigini acikliyor - darbeciler bu koda hitap ederek insanlarin aklini by-pass etmeyi basarabilmisler. Osmanlicilik, vs, "eski iyiydi". Fakat gercekte, degildi. O zaman ne yapilacak? Parca parca iyi noktalar bulunup biraraya getirilecek, uymayan bir sekilde uydurulacak (efendim, o donem, o kisi aslinda "soyleydi, boyle degildi"), ve mutlu bir tarih cizgisi olusturulacak. Abdulhamit, in. Inonu, out. Kemal'e bir transformasyon, birlestir parcalari. Gul gibi mutlu cizgi.

Bu bir organize salakliktir. Kultur kodlari yol gosterici ozelligini tamamen kaybetmis olabilirler. Turkiye'de "ama aslinda" diye baslayan pek cok yorum dupeduz yalan icermektedir. Adam gelisiguzel tarihe bakiyor, salliyor "efendim aslinda Avrupaliyiz". Degiliz. Simdi olmaya basliyoruz. Bariz degil mi? Bunu isledik: Avrupa yakin tarihinde (karanligiyla beraber) Ortacag'in daginik ve cogulcu ortamini yasadi, zapturat haricinde baska bir seyleri "uzun sure" tecrube ederek kulturunun parcasi haline getirdi. Bu olus bu topraklarda vuku bulmadi. Ama sunu da ekleyelim: "Normal olan" Turkiyelilerin yasadigi surecti. Avrupa'da olan bir takim cok ozel sartlarin yanyana gelmesiydi, normal olan ardi ardina gelen merkezi despotlarin halki ezerek vergiyi, askeri toplamasidir (=Osmanli).

Uluslararasi iliskilerde de "tarih" tutarli bir yol gosterici degildir. Iste Ermenistan ile iliskiler: Dogru, zamaninda Ermenileri Osmanli'nin kolelik sisteminden muhaf tutmussun, ayricalikli bir statu vermissin, ama sonra kesmissin [1]. Bunlarin hangisini kullanacaksin? Efendim, ise yarayani kullanacagiz. O zaman tarih gelisiguzel kullanilan (arbitrary) bir parametre haline gelmis demektir, ve zaten modeldeki etkisini kaybetmistir. Tabii kendi kendini mutlu etmek isteyen Ankara memurlari kendilerini istedikleri sekilde kandirabilirler.

Hicbir millet mukemmel tarihe sahip degildir. Ingilizler koca bir imparatorlugu kaybetmistir, ve bu konu hakkinda surekli hayiflanirlar.

"Gecmisle olan kirilmayi" da su an herkes yasamaktadir, cunku uretim yontemi degismektedir, daha once iki kere degistigi gibi. Bu konuda yanliz degiliz. Kafayi kuma gommeye gerek yok.

[1] Dogu vilayetlerinde olan facialar sadece Ittihatcilarla sinirli degil. Abdulhamit Hamidiye uzerinden yarattigi teror ile bolgede kiyim, aclik, sefalete sebep olmustur. Elinde kan vardir. Ittihatcilar malum. 1938'de neler oldugunu hepimiz biliyoruz. Goruldugu gibi bir "sureklilik" var. Daha geri gidilirse pek cok diger despotluk ornekleri bulunacaktir. Toprak bazli imparatorluk baska sekilde olamaz. Uretim sekli bunu dikte eder.


Amerika'da bir deyiş vardır: "Sosisin nasıl yapıldığını görsen yemek istemezsin". Bu deyişi mecliste kanunların yapılışına uygulayanlar da çoktur. Obama'nın "azar azar ilerleyici (incrementalist)" olduğu söylenir, sağlık garantisi hakkındaki reformu izlerken bu cümleler sürekli aklımızdan geçti.

Reformun bir ilerleme olduğu kesin. Karşı gelenler "kanunu anayasa mahkemesine" götüreceklerini söylüyorlar, diğer taraftan Tayland'da sağlık reformu yapan "popülist" Thaksın'ın darbeyle devrilmesi ilginç bir durum. Bu sağlık reformu işinde bir şeyler var.. ama ne? Olayda tanıdık bazı öğeler var.

Her halükarda, Obama reformu anons ettiği basın toplantısında "değişim işte buna benziyor" diye bir yorum yaptı, bu sözü, seçim kampanyası sırasında sürekli vurgulanan "değişim" mesajından sonra (mecburen) ortaya çıkan "yavaş" ilerlemeye bakarak "nerede bu değişim" eleştirisini yapanlara bir cevap niteliğini taşıyor. Eleştirenler de bir ölçüde haklı: Seçim kampanyası "devrimsel" mesajlar içeriyordu.


O'Reilly Radar, Nat Torkington yazisi

Biyolojide canlilarin evrimsel tarihine baktigimizda, bir canlinin defansina agirlik vermesinin onu av olarak goren diger canlilara karsi isine yaradigini goruyoruz, ama bu defans cevresel / iklimsel degisiklige karsi hicbir ise yaramiyor. Iceriklerini bir "odeme duvari" arkasinda kapatmaya ugrasan ve Google'a bagirip cagiran gazeteler eger Google bir avci / yiyecek pesindeki bir canli olsaydi, basarili olabilirdi. Fakat burasi kopyalama masrafinin sifir oldugu, herkesin musteri olabildigi, rakibinizin 'bir tiklama otede' olabildigi [..] Internet ortami. Internet'i bir baska / herhangi bir rakip olarak gormek bu ortamin [..] ana mesajini hic kavrayamamak anlamina gelir. Icerigini News Corp usulu odeme duvari arkasinda kapatanlar bir kuyruklu yildizin dunyaya geldigini bilen ve "zirhimi kalinlastirayim, cunku gelenin buyuk bir kuyrugu varmis" diye dusunen bir dinazordan farksizdir.


Yunanistan basbakani George Papandreou'nun ABD Brookings Enstitusundeki konusmasi. Moderator Kemal Dervis.

[-]


ABD meclisi disisler komitesinde Ermeni onerisi kabul edildi. Neler oluyor? Bir kere Obama ve Demokratlar darda. Obama'nin halk destegi dustu, belli bir duzeyin altina inmedi, ama yaklasan kongre secimlerinde neler olacagi belli degil. Temsilciler meclisi uyeleri bilindigi gibi 2 senede bir secilir; bu onlari daha "diken ustunde" tutar, sistem buna gore ayarlanmistir; baskanin partisinden olanlar onun popularitesine bakarak yakin ya da uzak pozisyon almaya bakarlar. Ermeni tasarisi bu bolgelerden oy almak isteyecekler icin onemli: iste boyle is dara dusunce de oy nereden gelirse buyur edilecektir. Temsilciler meclisinden gecse de, daha uzun vadeli bakabilen senatonun (cunku uyeleri 6 senede bir secilir -4 senede bir ucte biri icin-) karari daha degisik olacaktir. Onerinin su an icin reddedilmesi iyi olur.

Burada hakliliktan, haksizliktan bahsetmiyoruz tabii. Neler yapilabilir, neler mevcut durum, ve ondeki sorunlari icin en iyisidir, bundan bahsediyoruz. Uzun vadede dogru olan Turkiye'nin tarihteki aci olaylari kabul etmesi, hatta olayin etrafinda anitlar, ritueller gelistirerek, bu hatirayi gerektigi yere koymasi, ve onu gommesidir.

Miras aldigi Roma mentalitesinin pisligini temizlemesidir.


Baslamadan hemen belirtelim: Biz refleksiv bir TRT dusmani degiliz.

Pek cok ortamda Pax Americana sentezine abone olmus ucuz liberalizm yapmaya calisan hiyarlarin TRT'ye gak guk laf ettigini isittik. Bunlar gereksiz hareketler. Onlarca kanal icinde bir devlet kanalinin olmasinda hicbir zarar yoktur. Olabilecek en kotu sey nedir? Kanalin devlet / hukumet borazani haline gelmesi.. O zaman onlarca kanal arasinda orada durur, ve seyredilmez.

Fakat ikinci bir ihtimal, halkin oyuyla secilmis olan karar vericilerin karar vermelerine yarayacak kanal olusturmalaridir (ya da onu yapacak kaliteli bir adami basa getirmeleridir). O zaman mevcut banallik, averajlik denizi icinde bir tane farkli bir 'sey' ortaya cikar ve belki Ingiliz BBC olcusune yaklasabilir. Verirsin adama ayda uc bes kurus maas, takir takir sana anlatir Amerika'dan (Bulent Ali Riza), neler oluyor bitiyor. Bunlar degerli seyler. Ya da Medya Mufettisi. vs. Bunlar karar verici icin faydali; eger halk icinden ilgisi olan varsa, onlar da kenarindan faydalanir iste.

Bilgi aktariminin, ham bilginin ucuzlastigi (commodatized) hale geldigi bir ortamda (kagit pacavra gazeteler bu sebepten cokuyor) paradoksal bir sekilde devletin de bir servis saglayabilmesi mumkundur. Tukenen petrol kaynaklari ortaminda ozel sirketler yerine devlet sirketlerinin ortaya cikmasi orneginde oldugu gibi.

Tabii devlet cikisli haberlerde (emniyet, vs. gibi) "o da kardes devlet kurumu" diye TRT'ye iltimas gecilmesi rekabete aykiridir, o baska mesele. Buna dikkat edilmeli.

Ama bunun haricinde TRT mevcudiyeti ilkesel bir yanlislik degildir.