Hafta 44
Anonim
Kapitalizm cevreyi kirletir
Kapitalizm kirletmez
Endustri kirletir
Nabi Yagci
[..] kapitalizmin insanı nasıl “şey”leştirdiğinin, araçsallaştırdığının [..]
Kapitalizm 'sey'lestirmez
Endustri 'sey'lestirir.
Kardesim, bir kac tane dogru durust kitap okuyun da 'bazi' analizleriniz yerine olsun. Bir de yazinin bir tarafinda 'hakliydik' falan diyor. Ne hakliligi? Nerede haklilik? Sen neye karsi oldugunun farkinda bile degildin. Takip ettigin hissiyatin niye coktugunu zaten anlamis degilsin. Sacma sapan zevzekliklerle ugrasiyorsun.
Ustteki karaktere cevap; Sovyetler Birligi'nde kapitalizm yoktu, ama guzelce cevreyi kirletiyorlardi.
Amerika'da kapitalizm Google'i yaratti, ama Google kirletmiyor.
Endustri insanlari montaj banti basina hapsederek, onlari seylestirmistir (ozellikle hi-tech olmayan bir tur seri uretimden bahsediyoruz). Kapitalizm olan ulkelerde de, sosyalizm olan ulkelerde de.
Aykırı
Avrupa'da [bazi] ulkelerde cami yapilmasina izin verilip verilmemesi tartisiliyor. Bu ne bicim is! Osmanli zamaninda boyle olmuyordu..
Bal gibi oluyordu
Osmanli ozellikle 1453-1600 yillarini anlatan Pluralism and the Politics of Difference kitabindan: "Muslum ve gayri-muslumler, yonetilenler olarak, Osmanli yonetiminin esitsizligini paylasiyorlardi, fakat bazilari resmi olarak bazilarindan 'daha fazla esitsiz' durumdaydi. [..] Gayri-muslumler onlari muslumanlardan ayiran degisik giysiler giymek zorundaydi, ayrica ata binmeleri ve silah tasimalari yasakti. Ek olarak, hristiyanlarin kiliselerinin (pek cok kez de gerceklesen) camiye cevirilme ihtimali olmasina ragmen, kendilerinin yeni kilise yapmasi yasakti. Tek yapabildikleri curumekte olan mevcut kiliseleri onarabilmekten ibaretti [sf 94]".
Arz ederim.
Anonim
Saltanat kalkinca bir ulke otomatik olarak Cumhuriyet olur
Yanlis
Bu yeterli degildir; tanima bakiniz. "Cumhuriyet devlet basinin kral, kralice (monarch) olmadigi, ve yonetilenlerin (en azindan bir kisminin) o devletin yonetiminde soz sahibi oldugu sistemdir. [Pek cok Cumhuriyet orneginden sonra] bir de kendine Cumhuriyet diyen (self-proclaimed) idareler vardir. Bu idareler saltanata benzer bir sekilde yonetilirler".
Yukaridaki tanimda "yonetilenlerden bir kismi" sozu tabii ki bir tur temsiliyet anlamina gelir. Bu temsilciler bolgelerinden "bir sekilde" gelirler, ama gelirler, merkezden atanmazlar.
Turkiye 1925-50 arasi "Cumhuriyet oldugunu iddia eden" ulke kategorisine girer. Suriye, Kuzey Kore gibidir. TR'de Cumhuriyet Kemalist darbe ile yikilmistir. Duzen, "genc", "yanlis", "birinci" olarak sifatlanamaz. Sifatin islemesi icin nitelenen bir seyin olmasi gerekir.
25 sonrasi duzeni savunan CHP, Cumhuriyetci bir parti degildir, halkci hic degildir.
Sadece bir partidir.
'P' harfini kullanmaya devam edebilirler.
Jul Sezar
[Gaul halki -bugunku Fransizlar-] stillerine, goruntulerine asiri duskun, pek cok konu ile ayni anda ilgilenen, tahmin edilemez, hava basmaya merakli, artist tiplerdir. Surekli kendilerini one atmak, parlamak icin yanip tutusurlar, ve her yerde unlerinin duyulmasini saglayacak 'korkusuzluk gosterilerini' yapmak icin inanilmaz bir ihtiyac duyarlar.
Dogru
Bravo Jul Sezar (Ave Ceasar! ha ha), tam dogru analizi yapmis iste... Bugun 'Orumcek Adam' havalarina girip (ironik bir sekilde Amerikan kulturunun bir eseridir), binalara tirmanan karakterler, iste bu tarif edilen odundan yontulmustur. Sarkozy gibi orada burada hava basmaya calisan tipler ayni sekilde.
Tabii tarihte Fransizlar, daha once tarif ettigimiz gibi, Roma tarafindan dumduz edildiler. Dilleri ve kulturlerinin (cogu) silindi.
Buna maruz olan kisilerin simdi yabancilardan olusan bir 'lejyoner (Roma askerlerinin ismi)' grubu kendilerinin yaratmis olmalari, aslinda bizzat yasadiklari asimilasyonu baskalari uzerinde uygulama cabasi gibi gozukmuyor mu (kurbanin kurbanlastirmasi) ? Benzer bir psikolojiyi Yahudilerde goruruz; duvar arkasina hapsedilenler, simdi baskalarini (Filistinliler) duvar arkasinda hapsediyor... Ilginc. Fransizlarin kulturel fasizm meyilleri de benzer bir tarihi eziklikten gaz aliyor olmali.
Emre Akoz
YÖK Kanunu öyle çalışınca kötü, böyle çalışınca iyi mi?
Dogru
Karsi tarafin iki yuzlulugunu ortaya cikartmak iyi olmus... Fakat sunu da eklemek lazim; Iyi isledigi herkes tarafindan kabul edilen ABD sisteminde, devlet universitelerinde eyalet valisi (bizim durumda Cumhurbaskani karsiligi) universite yonetiminin belirlenmesinde bilfiil aktiftir.
Mesela California sisteminde vali okul mutevelli heyetine istedigini uye atar (bu uyeler sonra rektoru secerler). Universite ici demokrasi falan yoktur. Atanan uyelerin hoca vs. olmasi gerekli degildir.
Zaten okul ici demokrasi olmamasi gerekir, demokrasi 'iceride' degil 'disarida' olacak. Vergi odeyenlerin parasiyla finans edilen bir universitenin o vergi odeyenlerin sectigi kisi tarafindan yonlendirilmesi gerekir. O kisi validir. Hoca, kantinci, cayci, simitci kafalarina gore okulu yonetemezler, yonetmemelidirler. Okul ici milletin birbirlerine karsi politika yaptigi bir yer degil, arastirmaya odaklanip bunu ogrencileri ile paylastiklari yer olmalidir.
Ozel universitelerde zaten parayi veren dudugu calacak. Mesela Sabanci Universite'sinde parayi veren 'isterse odunu bile' yonetime sectirebilmelidir.
Anonim
Mustafa Kemal'in egitime verdigi onem gelismemizde hic mi onemli olmadi?
Artilar ve eksiler
Boyle bir iddia var; Efendim otoriter yonetim 'bir egitim' seferberligi icin gerekliydi. Boylece Osmanli'nin talan duzeni hala devam ediyor, tabii artik emperyal boyutlarda yapamiyorsun, kendi ulkeni somuruyorsun, ama neyse, o 'arti degerleri' bir 'beyin takimini' 'subvanse' etmek icin kullaniyorsun, bu kisiler beslenip zihni ilerleme yapiyorlar, sonra ileride ulkeyi 'ilerletiyorlar'. Bu olmus mudur? Olmussa iyi mi olmustur kotu mu olmustur?
Boyle bir elit takimin, ogrenme kulturunun kismen yaratildigi, yaratilmaya ugrasildigi dogrudur.
Fakat bu takimin elde ettigi egitim daha sonra bir tur 'kliklesme' hissiyatina donuserek, siyasi tartismayi o olcude zehirlemistir. Ulkenin kodlarinda zaten mevcut olan kapikulu hissiyati, sarayli / koylu hatti bu yuzden daha derinlesti. 'Subvansiyon' birbirinden ayri hatlar, cikar gruplari yaratti.
Tabii bu derinlesmede hic kimsenin goremeyecegi bazi faktorler de etkili oldu. Kemalist 'egitilmis' klik, tam modernist dusunceyi yarim yamalak ogreniyorken (ve ogretmeye baslayacakken), pat diye modernite coktu. Bunun onemini hala kavrayamayan dusunce insanlarimiz var.
Peki ama efendim, 'yine de beyin takimi yaratilmasi iyi olmadi mi?'.
Bir takim iyi yan etkiler (fringe benefit) oldugu soylenebilir. Ama daha iyi analiz icin, o isi hakkiyla yapmis Sovyetler Birligi'ne bakmak yeterlidir.
Takip ettigimiz bilim camiasinda Sovyetler Birligi'nde matematikcilerin konumu hakkinda bazi tartismalar oldu. Sovyetler, belli oluyor ki, dev bir matematikci ordusu yetistirmisler. Boru degil tabii, bu kisiler balistik hesaplari gibi envai tur 'savunma' amacli islerde 'istihdam' edilmisler, ama bol bol arastirma da yapmislar. Iyi guzel ama her seyiyle devlet tarafindan subvanse edilen sistemin tum bozuklugunu orada goruyorsunuz iste; Hemen bir yemlenme sirasi ortaya cikiyor, o apartmana kim yerlesti, oraya kim gitti, kim gitmedi... Bir 'standart' ortaya cikiyor ve sivri tipler yukari cikamiyorlar [1], kendilerine oksijen bulamiyorlar. Sovyetlerin temel bilimde nasil ilerlemeler sagladigini biliyoruz. Kokune kadar da sanayilestiler. Ama mikrocipi onlar kesfedemedi. Zaten sonra paldir kuldur yikildilar. Su anki hallerine bakin, yil 2009 olmus, 'artik hi-tech bir ekonomi kurmaliyiz' laflarini zar zor gevelemeye simdi basladilar.
Demek istedigimiz, tarihi sureci anlayabiliyoruz: Osmanli sonrasi (Cumhuriyet olmayan) Cumhuriyet modernlesmesi, carlik sonrasi Sovyet modernlesmesi, alin yanyana koyun, birbirine benzer basarisizlik hikayeleri, niye boyle olduklarini, gidisat yonlerinin sebeplerini gorebiliyoruz, ama bir basari olarak etiketleyemecegimizi de iyi biliyoruz.
Eger ekonomi, sosyal hayat liberize degil ise, temel bilim, teknoloji inovasyon olarak sisteme giremez. Istedigin kadar adam egit, yemle. Yeterince esnek olamazsin, ve bir sonraki "seye" de evrilemezsin.
(Cumhuriyet olmayan) Cumhuriyet liberizasyondan, demokrasiden uzak durdugu icin hayati bir hata yapmistir. "Efendim Kemal kapitalizm istiyordu" traslarini da gecin. Kemal zamaninda o kadar cok tekellesme vardi ki, esnaf "doner kebap ne zaman tekel olacak" diye kendi arasinda sakalasiyordu. Bu isler lafla, iyi niyetle olmuyor. Icraata bakalim.
[1] Kiyasla ABD sistemi mevcut 'daginik' yapidaki universite sistemine fon / tesvik (grant) uzerinden para ayirdi.
Aykırı
Bruce de Mesquita teknigi Oyun Teorisini politik kararlara uyguluyor. Peki kultur kodlari sistematigi burada nasil devreye giriyor? Insanlar kulturlerinden bagimsiz sekilde mi karar veriyorlar?
Hayir
Kulturler hala etkili. Tarif edilen teknikte karar veri olarak girilen aktorlerin "duruslari" sayisal deger olarak girilir, ve iste kulturel tercihler bu sayisal degerlere yansiyacaktir. Mesela sarayli / koylu kulturel fay hatti olan ulkemizde bazi insanlar turban takan birini koylu degerleri tasiyor zannedip ona karsi gereginden fazla negatif bir "durus" sergileyebilir. Bu verilerin hepsi, kultur uzerinden algoritmanin mekanizmasina girer.
Ama ondan sonra isletilen program, her ulke icin ayni.
Aykırı
Anlatimdan tum aktorlerin kendi cikarini kolladigi ortaya cikiyor
Dogru
Evet, tum aktorler kendi cikarlarini kolluyor (all parties are self interested). Bu dogal bir sey (zaten liberalizmin kacinilmaz olmasinin da sebebi -kendinizi kurtardiktan sonra muhakkak baskasina da ilgi gosterebilirsiniz, ama onceligin ne oldugunu iyi anlayalim-). Aktorler ayrica rasyonel. Bu son zamanlarda moda olmaya baslayan "kafayi yemis insan gruplari" hissiyatinin tersi. Tahminlerin yuzde 90 basarisinin oldugunu tekrar hatirlatirim.
Aykırı
Burada determinizm var!
Dogru
Fakat hangi "alanda" olduguna bakalim; Belli sayida aktorun cok odakli bir konuda karar almasi gereken konularda. Bu durumda her aktor stratejik olarak kendi ne istedigini (kalbinde ne oldugundan farkli olabilir), karsisinin ne dusundugunu (zannettigini), vs. gibi verilerle bu karar mekanizmasina dahil olur, ve burada bir sure "al / ver" yasandiktan sonra kacinilmaz olan karar noktasina varilir. Bu nokta, o verilerle gelinebilecek en optimal noktadir.
Bundan ayri olarak, hangi tur kararlarin gundeme gelecegi gibi seyler hala daha cok karisik, tahmin edilemeyen, surpriz olabilecek dinamiklere dahil.
Teknik suna yarayabilir; Eninde sonunda varilacak noktayi onceden bilirsek, onu degistirmek icin efor sarfedebiliriz.
Aykırı
Nasil efor?
Girdileri degistir
Her karar "sureci" sirasinda aktorlerin yapacagi belli ise, farkli kararlar elde etmek istiyorsak, o karara veri olarak girilen seylerin degismesi gerekecektir: Bunlar aktorlerin baskasi hakkindaki algisi, aktorun kararin alinmasi hakkinda ne kadar kendini onde gorup gormek istedigi (yine bencillik!), vs. gibi bir suru sey. Daha fazla detay icin YouTube prezentasyonunu seyredebilirsiniz.
Aykırı
Onceki yazida programi isleten kendi gozlemlerine dayanarak bile verileri girebilir diyorsunuz. Madem veriyi giren bu kadar iyi biliyor, sonucu niye bilemiyor?
3 milyon uzerinde iliskiyi hatirlatirim
Foreign Policy makalesinde bunun guzel bir ornegi var; Mesquita Hindistan'daki bir politik olay icin kendi tahminine dayali veriler giriyor, ama programi isletince sonuc onun tahmininden farkli cikiyor! Dedigimiz gibi milyonlarca iliskiyi takip etmek kolay bir is degil, ve bunu en iyi tutarli olarak bilgisayarlar yapacaktir.
Burada bir parantez acalim; bazi Ademogullari "dogustan" insan gruplarinin nabzini iyi tutabilme yetenegine sahip, bunu biliyoruz. Ayrica beyinde bir tur "gayri deterministik" bir hesap surecinin olduguna dair bazi spekulasyonlar var. Bu hipoteze gore bilincli dusuncenizden daha fazlasini zihninizin arka planinda, bilinclaltinda hesap yapmakla geciriyoruz. Bu anda pek cok secenegin, alternatifli hesabin (branch and bound) yapildigi gibi sahsi bir kanaatimiz var. Hipotezi destekleyen ornekler coktur, otobusten inerken birdenbire aradigi sonucu bulan bilim adamindan, banyoda Arsimet'in "Eureka" anina kadar bu tur bir hesap seklinin ispatlari var. Yani milyonlarca baglantiyi isleme yetenegine, ozellikle bazi insanlarda sosyal alanda daha fazla olmak uzere, sahip olabilecegimiz olasiligi oldukca kuvvetli.
Ahmet Davutoglu
[Bir soylesi programinda, mealen] Bizim dis politikamizi Neo-Osmanlicilik diye etiketleyenler var. Bu dogru degil, biz baskasinin topragini ele gecirmiyoruz ki. Birbirinden ayri devletler olarak beraber calisiyoruz, ittifak yapiyoruz.
Ilginc
Turkiye'nin Ortadogu'daki politikasi, genislemesi aslinda (Roma olmayan) Avrupa'nin genislemesine benziyor. Vize kaldirilmasi, ticari, kulturel anlasmalar, vs. Bu, bir koylu imparatorlugu olan Osmanli'nin o zaman zenginligin tek kaynagi olan daha fazla topragin pesinde olmasindan, ya da endustriyel bir Ingiltere'nin seri urettigi urunlerine hammadde, ve pazar bulmak icin ulkelerin pazarlarini, madenlerini gerekirse zorla kendine acmasindan farkli [1]. Daha once soylemistik; bu topraklara uzaylilar gelse de, o uzaylilar Kafkaslarda, Ortadogu'da, Balkanlarda etkili olmak zorundadir.
Tabii ki tarihi bir takim hatiralarin varsa, bu hatiralari da stratejik amacli "kullanirsin". Ek olarak, bazi kurumlarda insanlar Osmanli hayalinden "mutlu oluyorsa" ve bu subjektif Polyanna mutlulugu su anki (Osmanlilikla alakasi olmayan) dis politikayi daha iyi isletmelerine yol aciyorsa, e buyursunlar o zaman, saf mutluluklarina devam etsinler. Hastalik hastasina doktorun sekerli su vermesi ve bu hastanin birdenbire bu sayede iyilesmesi gibi, bu da "ise yarayabilir".
[1] Hatta Cin'in yakin tarihte dunyaya 'acilmasi' bu sayede oldu; Ingiliz donanmasinin top atesi esliginde pazarlarini actilar. Bu konuda buyuk kuyruk acisi hissediyorlar. Konfucyanist KARSILIK VERME (recopricity) kultur kodu uzerinden bunun karsiligini birgun vermek isteyeceklerdir. Rapaille Cin'i uzun vadeli yatirim ulkesi olarak tavsiye etmiyor.
Aykırı
V dizisinde "Roma" vurgusu var mi?
Var
Ziyaretciler tabii ki isgalci bir guc, ve Roma ile ozdeslestirilebilirler. Bu arada onlara direnen karakterlere bakin, bir tanesi dini bir figur, bir rahip. "Roma vs. Isa" cekismesinin simgeleri de ekranda goruluyor. Hatta, arka plan hikayesi olarak rahibin savas sirasinda Irak'a dini gorevli olarak gittigini de (ABD askerlerine psikolojik yardim icin herhalde) ogreniyoruz; boylece rahip bir halkin isgalini, katliamini ters tarafindan da gormus oluyor, tabii Irak Isgali alegorisi bu acidan kuvvetlenmis oluyor.
Anonim
Mustafa Kemal askeri olarak basarisiz [..]
Yanlis
Kemal, askeriye ve hariciye konularinda becerikliydi. Sadece ekonomi, tarih, sosyoloji, siyasetbilim, tarih, egitim, dilbilim, yonetimbilim gibi konularda basarili degildi. Bu gocunulacak bir durum da degil, ABD ilk baskani kurucu babalarindan George Washington iyi bir asker ve stratejisyendir, ama yaninda ic siyaset, ekonomi, vb. diger islerle ugrasacak bir Hamilton vardir mesela. Daha genis baglamda Jefferson, Adams, Madison gibi babalar oradadir.
Ulkemizde Washington olmustur, digerleri 'Kemalist darbe' yuzunden olamamistir. Bir de bizim Washington bilgisi olmayan alanlarda icraat yapmaya kalkmistir.
Kurulus sirasinda tartismalar elit icinde olabilir, bu normal. ABD kurucu babalari arasinda da cok sert cekismeler oldu, fakat bizden farkli olarak onlar hic bir zaman birbirlerini 'yoketmeyi' akillarindan gecirmediler. Zamanin gazetelerine bakin, hararetli tartismalar sirasinda G. Washington icin 'dissiz herif' sozu bile soylendi (o zaman dis bakimi ileri olmadigi icin insanlar dislerini kaybediyordu, agir bir hakaret :)). Boyle bir ortam olmasina ragmen, kurtulus savasindan sonra stabil, kalici bir sistemi basariyla kurabildiler.
[1] Bir koylu imparatorlugu olan Osmanli'dan arta kalan bir suru pislik te cabasi.
Suleyman Demirel
[Irtica belgesi tartışmalarına ilişkin] Bu uydurma bir şey ise söylenen lafların hepsi boşa gider. Belge doğru ise herkesin söyleyeceği vardır, benim de var (18 Haziran 2009).
Hadi soyle bakalim
E hadi konus, ne soyleyecektin? Agzindaki baklayi islatma. Yumurtla da tum millet duysun.
Cemil Kolcak
Çünkü [Jon Turkler] siyasi iktidar değişikliğini demokrasi için değil, devleti kurtarmak için istiyorlar. Temsili sistemi, özgürlüğü, basın hürriyetini devletin kurtarılmasında yardımcı araçlar olarak gördükleri için tercih ediyorlar. Üstelik bu özgürlüklere karşı çıkanlar da onlar gibi aynı paradigma içinde duruyorlar. Onlar da devletin kurtarılması için bu değişikliklerin olmaması gerektiğini söylüyorlar. Anlayacağınız, iki taraf da insanların özgürlüğünü, demokrasiyi değil, devletin kurtarılmasının yolunu arıyor. Nitekim Jön Türk ideolojisi, geçen yüzyılın başında o güne dek pek düşünülmemiş, ilgilenilmemiş bir kesime yayılmaya başlıyor. Jön Türk ideolojisi, subaylar arasında, ordu içinde yayılmaya başlıyor.
O hastalik Jon Turklere has degil
Bu hissiyat zaten Osmanli'nin ana felsefesidir. Bakiniz.
Sultan Suleyman
Ben Allah'in kolesi tum dunyanin sultaniyim. Allah'in izniyle Muhammed'in ummetinin lideriyim. Allah'in kudreti ve Muhammed'in mucizeleri benim arkamda. Ben Bagdat'ta Sah, Bizans topraklarinda Sezar, Misir'da Hunkarim. Avrupa denizlerine, Magrib'e, Hindistan'a filolarimi yollarim. Ben Macar kralinin tahtini alip onu bir koleye verdim. Voyvoda Petru isyan etmek icin bas kaldirdi, onun basini atimin tekmesiyle ezdim, toz ettim, sonra Moldovya'yi ele gecirdim [1].
Sisinme, pezevenk
Burada ilginc bir durum var aslinda. Herif kendini Allah'in yeryuzundeki temsilcisi olarak goruyor, ki bu tarif Kuran-i Kerim'deki "insanin yeryuzunde Allah'in halifesi oldugu" tanimina uygun. Fakat, Kuran'daki nuansa dikkat etmek lazim; Tanri'nin halifesi olarak tarif edilen "secilmis" "bazi" kisiler degil, tum insanliktir. Halife salt Osman, Suleyman, Superman degildir. Ahmet, Mehmet, Cevdet, Ali'dir.
Devam edelim. Eger halk sultanin kolesi ise, ve sultan yukaridaki tanima uyan yegana kisi ise, o zaman Osmanli tarihinin surekli sultanlar etrainda ele alinmasi aslinda garip olmamalidir, cunku boyle bir sistemde sultanin haricindekiler insan degildir ki! Yegane insan (einzigemensch(!)) sultandan ibaret! Oyle degil mi? Osmanli'da "sanattan" bahseden hemen "sultanin portresini cizdirdigini", modernlesmesinden bahsedenler hemen "sarayin nasil modernlestiginden" bahsetmiyorlar mi?
Bu bir garabet degil mi?
Aykiri
Grillo, "[Fakat] I. Dunya Savasi sonunda ulus-devlet sisteminin, islemedigi tamamen ispatlanmis (discredited) Osmanli modelinin yerine gecmesindeki asil sebep, cok etnikli bir yapida insanlarin bir sekilde beraber yasiyabilmeleri degil, artik o modelin diger, herkesce bilinen diger ogesi, kangrenlesmis / bozulmus / islemez (patently disfunctional) Turk politik kurumlariyla ozdeslestirilmis olmasiydi" demis.
O zaman ulus-devlet iyi bir sey olmuyor mu?
Neye gore?
Cikarimci, dandik koylu imparatorlugu olan Osmanli'ya gore ulus-devlet daha iyi tabii ki. Ama artik modernite cagi sona erdi. 2. dalga bitti. Tek tip uretim, tuketim, kitlesellik, odaklasma, standardizasyon, merkezilesme caginda degiliz. Bilisim cagindayiz. Bu cagda gayri-merkezi, tamamen ilgisiz olmayan, altyapi kuran ama "sulukluk" yapmayan birey odakli devlet yapilari gerekiyor. Yani modernite sonrasi yapilanmalar bizi "onceye" degil, daha degisik "baska bir seye" goturuyor.
[1] Inalcik, H., Osmanli Imparatorlugu Klasik Cag, 1973, sf. 41
This American Life programindan okul oncesi egitim hakkinda ilginc bilgiler. Bilgi ekonomisinin hukum surdugu (gittikce fazlalasan) ulkelerde fakirligin en onemli sebebi egitimsizlik. Hicbir anne baba "cocugum buyuyunce koylu, isci olsun" demiyor. Hepsi "cocugum buyuyunce doktor, muhendis, vs olsun" diyorlar... Bunlar beyaz yakali isler. O zaman, cocuklarin gelecekteki beyaz yakali isleri elde edebilmesi icin ihtiyac duyduklari egitim icin, acaba okullar yeterli midir?
TAL programina gore, egitim aslinda cocuk 0-3 yas arasindayken basliyor. Bu yas ozellikle fakir cocuklar icin kritik, cunku egitmen olarak anne, babalari haricinde baska kimse yok. Ve fakir aile durumunda anne, bana ne yazik ki cahil olmasi sebebiyle bu egitimi verebilecek durumda degil. Bu anneler, babalar, profosyonel orta sinif ailelerin artik neredeyse normal gordugu bazi tekniklerden habersizler.
Bu teknikler cocuga kitap okumak, hata yapinca cocuga dayak yerine "mola" verdirmek (odanin bir yerinde bir tur yari-hapis durumu, 5-10 dk suruyor) gibi seyler, ve bu uygulamalar orta seviye aileler tarafindan artik surekli kullaniliyor, iyi biliniyor.
Jeffrey Canada adli bir yardimsever ABD New York sehrindeki Harlem bolgesinde bir bebek koleji kurmus, ve cocuklara yardim etmek icin cocuklarla beraber anneleri, babalari da egitme amacini guduyor. Cunku anne / baba egitilebilirse, cocuga "ilk egitimi" dogru sekilde verebilir.
80'li yillarda yapilmis bir arastirmanin sonucu inanilmaz: Arastirmacilar iki gruba ayirdiklari aileleri incemisler, bu ailelerin biri fakir aileler, digerleri profosyonel islere sahip olan aileler. Arastirmaya gore bu iki grup arasindaki en buyuk farkin "kullanilan dil" oldugu ortaya cikti. Profosyonel islere sahip olan bebekler ilk uc senesinde fakir olanlara kiyasla 20 milyon daha fazla kelime isitiyorlar, bu kelimeler ebeveynlerin cocuklarina konustuklari genelgecer sozler, ama cocuk uzerinde cok buyuk bir etki yaratiyor. Bu bulgu pek cok kisiyi sasirtti; bir cocugun ilerideki hayatinda basarisini tanimlayacak olan ebeveynlerinin parasi degil, kullandigi kelime sayisindaydi.
Is bulma amacli egitim programlari veren bir kisinin gozlemleri de ilginc: Ona gore problem bir issizin sonraki isi icin ihtiyaci olan "o tek" beceriye sahip olup olmamasi degil, cogunlukla cok baz baska bir problem: Motive olamama, iyi iletisim yetenegine sahip olamama, yeni fikirlere acik olmama, kendini kontrol edememek, sabirsizlik gibi faktorler. Bu faktorler ise anaokul oncesi, cok kucuk yaslarda ogreniliyor, ve ilerleyen yaslarda gittikce ogrenilmesi daha zor hale geliyorlar.
Fakir ve profosyonel ailelerin arasindaki farklar bununla bitmiyor: Profosyonel bir ailede cocuk 0-3 yas arasi onu cesaretlendiren, odullendiren (encouragement) icin 500,000, onu paylayan 80,000 soz duyuyor. Fakir ailelerde bu rakamlar neredeyse tepetaklak: 80,000 odul veren soz, ve 200,000 kere ceza ve paylama. Ayni arastirmaya gore sozel ve fiziksel cezalar cocugun gelisimi uzerinde cok kotu etkiler yaratiyor ve fakir ailelerin bu bulgulardan da haberi yok.
Bruce Bueno de Mesquita
CIA icin yabanci devletlerin belli konularda politik kararlarini tahmin eden Bruce Bueno de Mesquita'nin TED konusmasi. Gelecek tahmini soz konusu olunca hemen belirtelim: Hayat tabii ki karmasiktir, kaostur, fakat burada hayattan degil politikadan bahsediyoruz. Tahmin edilen ya anlik, ya da cok kisa bir kesit uzerinde verilecek kararlar, bu kararlara girdi olarak gelen inanclar, duruslar, pozisyonlar o an icin biliniyor ve secimleri yapacak, etkileyecek aktorler o an icin belli. Muhakkak bu kararin verilisi, kisitli aktor arasinda geciyor olsa bile, cok karmasik (cunku mesela 10 aktor icin aradaki potansiyel iliski sayisi 3 milyon uzerinde -10 sayisinin faktoryel degeri-), ama o tur karmasa bilgisayarlarin halledebilecegi bir sey. Mesquita, Oyun Teorisini kullanarak bu tur kararlari, bir sonraki statustko'nun ne olacagini tahmin edebiliyor. Modele veri olarak girilen aktorlerin inanclari, motivasyonu, vs. gibi degerleri iyi bir izleyici kendi tahminlerini kullanarak bile girebilmekte, sonra bu verinin uzerinden programi atesliyorsunuz. Sonuc geliyor.
CIA'nin gecende gizliligi kaldirilmis (declassified) kendi belgelerine gore Mesquita'nin basari orani yuzde 90. Foreign Policy dergisinde hakkinda guzel bir yazi cikti.
Iran hakkinda tahminleri soyle: Iran nukleer silah yerine nukleer silah kalitesinde yakit imal edip "ulusal onurunu" tatmin edecektir, ama silahtan kacinacaktir. Politik baglamda Qum sehrindeki "sessiz imamlarin", "sermaye odaklarinin" gucu artacak, ve Ahmedinejat'in gucu gittikce torpulenecek.
Gorbacov'in unlu sozudur: "Ne yazik ki biz, icinde oldugumuz yeni enformasyon caginda en onemli varligin bilgi oldugunu farkeden en son ulkelerden biriyiz". Bu aci itirafin altinda yatan gercek, Berlin Duvari'nin ve Soyvetler Birliginin yikilmasi 3. dalga degisimlerinin sonucu olmasidir.
Endustriyellesme, modernite hem liberalizm hem totaliterizm altinda yasayabilir, fakat bilgi temelli beyaz yakali uretim tarzina evrilebilenler, nispeten daha ozgur yasayan ulkeler olmustur. Bunun sebebi yeni uretim tarzinin ozgurluklere olan ihtiyacidir, ona olan uyumlulugudur.
Marksizm, Nazizm, Kemalizm gibi diger ideolojiler ne yazik ki temel aldiklari "modern" arka yapiyi kaybedince, marjinallesmeye basladilar.
Marksist "ana kol (mainstream)" dusuncenin ana temasi her zaman materyal uretimi uste cikarmak ve zihinsel uretimi asagilamak olmustur. Marks zihin temelli islerde calisanlara "verimsiz isciler" diyerek onlari kucumserdi.
Ironik olarak, o kucumsedigi iscilerin yarattigi dalga Marks'a tokadi cakarak onun ve takipcilerinin tarih sahnesinden silinmesini sagladi.
Google haritalama dunyasina baliklama giris yapti. Ozellikle "donus bilgili yol tarifi (DBYT)" olarak bilinen alanda servis saglamaya basladi ki bu alan daha once Tele Atlas ve Nav Tech adli iki "duapol (monopolun ikilisi)" tarafindan kontrol ediliyordu. Donus bilgili yol tarifi bir yerden bir yere giderken "simdi saga, suradan sola don" gibi tariflerin bilgisayar tarafindan verildigi bir tur sistem. Bu tur bilgiyi kayitlamak ve guncel tutmak oldukca zor, bu yuzden bu piyasaya girmek oldukca kulfetli bir isti. Kiyasla normal haritalama bedava kaynaklardan bile yapilabiliyor. Belli oluyor ki Google DBYT verisini gectigimiz yillarda kendi arabalarini yollara surerek toplattirmis.
Ama esas bomba, Google'in DBYT servisini Android tabanli cep telefonlarina bedava verecegini soylemesiyle patladi. Android Google'in cep telefon sirketlerine bedava verdigi isletim sistemi. Duapol bunu yapacak durumda degil, ve bu haberle fena dayak yemis oldular. Ayni anda iPhone kotu durumda kaldi cunku diger herkes gibi DBYT verisini duapoldan aliyordu. Google kendi (bedava) verisini kendi (bedava) isletim sistemini kullanacak telefon sirketlerine verecegini soyleyince, isler sarpa sardi. Duapol'un hisse senetleri borsada buyuk dususler yasadilar. Bu durumda mesela BMW sirketi bile yol tarifi verecek bir sistemi arabasina kurmak isterse (gomulu sistemden bahsediyoruz, cep bile yok ortada), bunu yine Android uzerinden yapabilecek (Android sadece telefonlara bagimli degil).
Smartphone dunyasinda Android tercihimizi daha once belirtmistik.
Danismanlik sirketi Gartner'in gelecekteki piyasa paylari hakkindaki tahmini surada.
Besir Atalay meclis konusmasinda demokratik acilimin sloganini "herkes için daha fazla özgürlük" olarak anons etti. Iyi bir secim olmus.Konusmalar atesli gecti, fakat biz bu isin tiyatrosunu severiz. Ingiliz avam kamarasindaki "Basbakana Sorular" zamani da tartismalar, sesler, bazen laf atanlarla doludur. Tartisma, tartisilan konularin onemli oldugunu gosterir (stakes are high). Sonucta ulkeyi yonetmeye talip kisilerin biraraya gelip herkesin onunde argumanlarini dile getirmesi, fikir piyasasinda one gecmeye calisarak yarismalari, bazen birbirlerinden ogrenmeleri, fikir alisverisinde bulunmalari kadar guzel bir sey yok. Tabii ki (bize gore) yanlis soyleyen cok, kafasi ters tarafta olanlar bol. Fakat dogru konulari tartisiyoruz. Bu kesin.Dogru sozler telafuz edildi: Basbakandan "Şehitler gelsin de biraz bağıralım diyenler var", "insani insan oldugu icin seviyoruz", "25 yıl boyunca güvenlik sorunu ele aldığımız bu sorunda dağlar bombalandı mı, bombalandı, sınırötesi operasyon yapıldı mı, yapıldı. Sorun çözüldü mü?" sozleri gibi.Basarilar diliyoruz.
Amerika'da saglik sigorta reformu calkantilari devam ediyor. Konu hakkinda bazi bilgiler suradaki This American Life programinda bulunabilir. Sistem berbat bir halde, nufusun onemli bir yuzdesinin saglik sigortasi yok, diger yandan saglik masraflari (ilaclar, tedaviler) surekli artiyor. Bu neyin isareti? Tabii ki piyasanin fiyatlama sinyallerinin islemediginin isareti. Sinyallerin islememesi neyin isareti? Devletin yagli parmaklarinin bir sekilde isin icinde oldugunun.
Ve hakikaten de durum boyle. Devlet Medicare, Medicaid gibi programlar ile kismen iceride, sigorta sirketleri, tibbi arge baglaminda disarida. Ama ozel sirketlere calisanlarina sigorta saglamasi icin yapilan vergi muafiyeti gibi indirekt, yandan, kenardan, koseden tesvikler ile yine sistemin icinde. Sistemin cesaretlendirme / yonlendirme (incentive) yapisi oyle bozuk ki dogal olarak sistem dogru yone dogru akamiyor. Tanidik geliyor mu? Evet; Mortgage krizinin sebebi de tipatip ayniydi. Devletin kismen iceride, kismen disarida olan yapisi, kimin elinin cebinde oldugunun belli olmamasi yuzunden bozuklasan bir durum. Oyle ki TAL programinin su yorumuna katiliyoruz: "Sistem oyle bozuk ki sagligin tamamen devlet kontrolunde, ya da tamamen ozel kontrolde olmasi su anki sistemden kat kat daha iyi olacaktir" (biz muhakkak tamamen ozel taraftari olurduk).
Iste, en son gundeme gelen sigortasi olmayanlar icin "kamusal secenek (public option)" yukarida tarif edilen daha fazla devlet yonunde bir secenek. Yani isteyenler icin "tamamen devlet" iceren bir "ada" icinde olunabilmesinin saglanmasi.
Katar İslam Müzesini ziyaret ettik. Mimarisi, iç dekoru çok güzel olmuş (tasarımcı ünlü mimar I. M. Pei). İçinde denize doğru uzanan, gemide hissi veren bir manzarası var. Biz pek müze gezmeyiz, ama binayı görme açısından iyi oldu. Katarlıları da seyrettik. Müze girişinde portatif, ufak bir bilgisayar veriliyor, bilgisayar müze eserlerini kodunu girince gösteriyor, bir yandan eser hakkındaki bilgi de aktarıyor. Bizim arkadaş baktı, orada gezen Katarlı Arap çocuklardan biri aleti kurcalayıp alttaki işletim sistemine (windows) girmiş, müze programı dışındaki öteki programlarla oynuyor. Çocuklar her yerde aynı; kurcalamaya meraklılar. Biz de öyle yaptık; müze gezerken Paint programında şekiller çizdik :) Girise de masa başında görevli iki İngiliz koymuşlar (Katarlılar hiçbir iş yapmıyor, bütün işlerde yabancılar istihdam edilmiş), aletleri geri verince 'ooh goosh' havasında İngilizvarı bir takım teatrel yorumlar yaptılar.
İslam'da tarihi bilimsel eserler bize en ilginç gelen bölümdü. 7. yüzyıldan başlayarak, 3 kitadan, pek çok milletten eserler görülüyor. Anadolu'dan çok şey var bu arada..Tavsiye ederim.
Kultur kodlari sivil / asker iliskilerini nasil etkiler?
Amerika'da sivil / asker iliskisi raslantisal bir sekilde kulturel fay hattindan yardim gorur: Sakinma / serbest birakma hattinda askerler kendilerini rahatlikla "siddetin serbest birakildigi" taraf ile ozdeslestirebilirler, bu durumda siviller de dogal olarak "sakinan" taraf olacaktir. Bir baskan, kongre, savasmamak icin her turlu yolu diplomatik, ticari, vs. olarak dener, baska care kalmadiginda siddeti "serbest birakir". Hat ile olmasi gereken uyumludur.
Turkiye'de kulturel fay hatti "sarayli / koylu" ayirimi siviller ile askerlerin iliskilerini zorlastirmaktadir. Askerler (ve hic kimse) kendini "koylu" tarafi ile ozdeslestirmek istemez, bu durumda herkes "sarayli" olmayi istemek durumundadir. Prototip zaten ortadadir: Mustafa Kemal ve Inonu. Arka arkaya "sarayli" olan iki asker. Ondan oncesi Ittihat Terakki ve ayni zamanda ordu komutani olan padisahlar.
Ve iste bu kendini yukarida gorme durumu, surekli siyaseti duzenlemeye ugrasan bu insanlarin halini de aciklar. Muhakkak yukarida tarif edilen hissiyat, aklin degil duygusal zekanin aktif oldugu hale isaret eder, ve ulke yonetimi acisindan verimli bir durus degildir. Oyle ya da boyle degismesi gerekecektir.
3 boyutlu yazici (3D printer) teknolojisi gittikce gelisiyor. Makerbot Industries acik kaynak tasarimli bir yaziciyi tanitti. Ilginc bir durum: Baska bir cismi insa edecek araci kit olarak insa ediyorsunuz! Aslinda sirketin tasarimlarini herkese acmalarinin sebebi basit: Kullanicilar iyilestirmeleri geri onlara vererek urunu ilerletmelerini saglayabilir. Ayrica tasarim paylasiliyor ve tanim itibariyle o tasarimin parcalarini en iyi saglayacak olan sirketin ta kendisidir, bir diger yandan kullanici tasarimi gordugu icin daha ici rahat alim yapabiliyor. Tam bir kazan, kazan durumu.Isin aciklik boyutu bir yana, aletin yaptigi uretim tarafina gelirsek, fabrikalardaki endustriyel uretiminin kendisi de aslinda otomizasyon, talep boyutu yuzunden hizla degismekteydi. Urunlerin cizgisi (product line), yani ne kadar sure uretildikleri gittikce kisalmaktaydi, ve istege uygun uretim (customization) yayginlasmaya baslamisti (Dell ornegi burada ilginctir). Bu kitlesellikten, kisisellige dogru bir gidisattir, ve Internet dunyasinda vuku bulan ayni isimli surecte birebir karsiligi vardir.3 boyutlu basim ise, acikca soylemek gerekirse, tam bir "oyun degistirici (game changer)" gelisme.
Hazir uzayli temasindayken devam edelim; 80'li yillarin V (Visitors -Ziyaretciler-) dizisi tekrar tasarlandi (remake) ve yayina gecti. Iyi is yapmislar. Battlestar Galactica tekrar yapimi bir cuvallamaydi, ama V guzel olmus. Bilindigi gibi V dizisinde insana benzeyen uzaylilar dunyaya gelirler, fakat insan goruntusunun altinda bir surungen turu yaratiktirlar ve kotu 'emelleri' vardir. Eski V hafif bir Nazi rejimi alegorisiydi. Bu V apacik bir ABD Irak Isgali alegorisi yapiyor. Ziyaretciler ayri bir 'bolgede (uzay gemilerinde -yesil bolgede-) ikamet ediyorlar, oradan disari cikmak buyuk mesele, ayrica korsan metotlarla tum haberlesme agina hakimler, daha onceden zaten ajanlar ile dunyayi isgal etmisler, 'iyi amaclar' icin gelmis havasindalar (ABD icin 'size demokrasi getirecegiz', V durumunda bir suru baska sekerlemeler: herkese bedava saglik mesela -bu basli basina baska bir komedi, gundem gozonune alinirsa-). Espri tabii ki gercek hayatta 'isgal eden' Amerika'nin dizide 'isgal edilmis' olmasi (tum dunya ile beraber). Yeni V karakterleri Firefly, Stargate SG-1 dizisinden Morena Baccarin, Lost dizisinden Elizabeth Mitchell, 4400 dizisinden Joel Gretsch gibi bilim kurgu dunyasinda iyi bilinen isimler.
Belli bir yastan sonra bazi frekanstaki seslerin duyulmamasindan hareketle ilginc bazi uygulamalar. Bir tanesi, bir dukkan sahibinin teenage cocuklari uzak tutmak icin sadece onlarin duyabilecegi frekansta bir sesi dukkaninda calmasiydi. Sivrisinek savan koku gibi, dukkan sahibi ses ile istemedigi belli yas grubundaki kisileri kovuyordu. Bir baska uygulama cep telefonu ses tonlarinda, teenage cocuklar sadece kendilerinin duyabilecekleri calma seslerini telefonlarina yukleyebiliyorlar.