thirdwave

Github Mirror

Hafta 12

Gecce.org

Hillary Clinton'un konuk olduğu 'Haydi Gel Bizimle Ol' programının sunucularından Aysun Kayacı, kendisini aramak isteyen korumalarla sert tartışmalara girdi.

Sarayli/koylu fay hatti

Clinton'un bu kisilerin programina katilmasi bu programin sunucularini kesin coook mutlu etmisti; Torkish kultur kodlarinda Bati'nin tamami 'sarayli' TR'nin tamami 'koylu' olmaktadir; yani 'hos ve bos' kizimiz o gun sarayli olacakti. Mutluydu.

Fakat birden bire kapida ustu arandi. Bu psikolojik olarak onun beynine (!) su mesaji yolladi: 'Sen saraya girerken ustu aranacak bir koylusun'. Normal olarak buna cok icerledi ve yaygarayi basti.


Anonim

Turkiye gibi muhafazakar bir ulkede Bulent Ersoy hanim (!) gibi bir sanatcinin bu kadar unlu olmasina aklim ermiyor.

Ayni fay hatti

Degisik cinsel tercihler gibi kavramlari halkin 'sarayla' bagdastirdigini soylemistik. O zaman Ersoy gibi bir sanatci sahneye ciktiginda, "normal insanlar" sarayin ayaklarina geldigi gibi bir psikolojik hissiyata kapiliyorlar ve ayni kulturel fay hatti uzerinden mutlu oluyorlar. Muhafazakar olmalarina ragmen, bu servis onlarin hosuna gidiyor.


Anonim

Liberalizm'de hayirseverlik mumkun mudur?

Caizdir

Hatta ozellikle liberalizmdeki hayirseverlik daha makbuldur cunku serbestiye sistemi icinde zengin olabilmis bir kimse, basarili ve akilli bir insandir, oraya gelinceye kadar mevcut ekonomi icinde ise yarayacak iyilestirmeleri gorebilmis bir kimsedir. Iste bu adam bagis yaptiginda onu daha akillica yonler icin kullanir. Ben kolektivist dangalaklarin yapacagi 10 yardim yerine, boyle bir kisinin yapacagi 1 yardimi tercih ederim.


Esat Arslan

Kuran’da konuşan Allah’ın amacı, doğa-bilimsel kuramlara rehberlik etmek değildir. O, Newton mekaniği geçerli olsa da, Kuantum mekaniği geçerli olsa da, ya da ileride Sicim Kuramı geçerlik kazansa da asla değişemeyecek bir tezi dile getirir: “Eğer doğada bir nizam varsa, bunun Nazımı olmak zorundadır.” Bu tartışma, doğa bilimlerinin içeriğiyle değil, temelleriyle ilgili bir tartışmadır. İçerik ne olursa olsun tartışılan şey nizam fikrinden ibarettir. Allah’ın canlıları yaratırkenki sanatsal üslubu evrim de olabilir, bir kuantum sıçraması da... Allah bu konuyla ilgili bağlayıcı hiçbir laf etmez. O, sadece canlıların organik ve ekosistemik ahengini görmemizi ister. Tartışmaya sunulan bu delil, Darwinci de olsak, yaşamın kuantum sıçramalarıyla ilerlediğine de inansak, üzerinde uzlaştığımız bir önermeye dayanır: “Evet gerçekten de, bir canlının bedeninde ve ekosistemde organik bir dayanışma var.” Peki, bu nereden doğar? Kuran’da tartışılan budur.

Kuran dili etüt edilmeden doğaya dair ahkam kesmek İslam hakkında saçma sapan laflar etmeye götürür.

Kuran’ı okuyan ilk kuşaklar, Adem Kıssası dahil her kıssanın ‘müteşabih’ olduğunu ve düzanlamıyla anlaşılmaması gerektiğini çok iyi biliyordu. Kuran’ı okuyan ilk kuşaklar ilahi nedensellik mekanizmasıyla doğal nedensellik mekanizması (causality) arasındaki derin mantık farkını çok iyi biliyorlardı. Kuran’ın edebi üslubu olan Yedinci Asır Hicaz Belagatine de henüz yabancılaşmamış olduklarından bu metinlerin doğru tevili/yorumu ile yanlış tevilini/yorumunu birbirinden ayırt edebiliyorlardı. Helak ayetlerinin nesnel gerçeğini Sasanilerin yıkılışında okuyabiliyorlardı, ‘gökten’ inmiş her hangi bir sopa’ya ihtiyaç duymadan... İnsanlık Tümeli’ni isimlendiren ve bugünkülerin ilk insan dediği tikel Adem’in bir milyon dedesinin olabileceğini akledebiliyorlardı.

Onun için, on ikinci asırdan beridir, dinini Kuran’dan öğrenmeyi -birkaç istisna dışında- terk etmiş, geçmiş asır ulemasının içtihadını ebede dek yeterli görüp, içtihat kapısını bir kapatanı olmadan ilelebet kapatmış bir zihniyetin; Kilise Dogması ile Doğa Bilimi arasında bir kavga olan ve İslam’ın sunduğu mantığın herhangi bir tarafına ilişme niteliği bulunmayan bu kavgada, kendini Kilise Dogması’nın safında zannedip, Evrim Teorisini “İslam’a aykırıdır” fetvasıyla lanetleyen bir zihniyetin yarattığı yobazlılığı ‘Bilim Teknik’in Darwin’e adanmış sayısını değiştirip derginin yayın yönetmenin görevden alan bir olayda okumak mümkündür. Asparagas değilse, böyle hoşgörüsüz bir zihniyetin İslam’la hiçbir alakası yoktur.

Katiliyorum

Salak Tasarimcilara duyurulur.


NCSE

Bilimsel literaturde garip bir sey oldu; Bilimsel derecelere sahip gibi gozuken iki yaratilisci, bazi yaratilisci imalari hakemli bir dergide yayinlatmayi denediler. Bu eforlari neredeyse basarili olacakti, cunku o yari-bilimlerini (pseudo-science) yazinin ortasinda saklamislardi ve yazinin geri kalani makul bilimsel tartismalar iceriyordu. Neyse ki son anda yakalandilar, zaten isleri oldukca kaba saba yaptiklari da belli oldu. Biraz daha akilli olabilselerdi, aslinda basarili olabilirlerdi.

Iste bunlarin halleri

Bilimsel cevrelerde, akademiyada sig yaratilis teorilerinin esamesi okunmaz. Hele hele Salak Tasarim gibi teorilere akli basinda hicbir bilim adami itibar etmez. Bakin adamlarin dustugu duruma: Kirk tur firildak cevirerek ve yari-bilimini 'saklayarak' ancak boyle dergilerde yayinlanmayi umuyor. Bu kisiler akli bir tartismada 'taraf' bile degillerdir. Onlarla tez-antitez-sentez yapilmaz (bu dusunce sekli de zaten coktu ya, neyse). Bu kisiler dusunce dunyasinin persona nan gratasidir. Cunku dusunmemektedirler.


Ibrahim Kiras

TÜBİTAK’ın dergisinden Darwin’le ilgili yazının çıkarılması hadisesi, maşallah bütün farklı fikirleri birleştirdi. İktidarıyla muhalefetiyle herkes ‘yapılan ne kadar yanlış’ diyor.

Biraz bu işin gerisini görmeye çalışalım.

Aslında problem bizim Darwin’i ve evrim teorisini Amerikalılar gibi tartışıyor olmamızdan kaynaklanıyor.

Amerika’da Protestanlar ve özellikle evanjelik kiliselerin mensupları evrim teorisini Kitab-ı Mukaddes’in ifadelerine aykırılık taşıdığı için reddediyorlar.

Türkiye’deki Müslümanların bir kısmı da evanjelistlerle aynı safta evrim görüşüne karşı savaşa girmiş görünüyorlar.

Aynı şekilde militan ateistlerimiz de bu savaşın bir tarafı olarak yerlerini almış durumda. Onlar da evrim teorisinin gücüyle dini zayıflatacaklarını varsayarak buradan yükleniyorlar.

Oysa her iki tarafın da kaçırdığı bir nokta var. Evrim teorisi yanlış da olsa, doğru da olsa İslam inancının bundan etkilenmesi söz konusu değil.

Kitab-ı Mukaddes’e göre ilk insanın yaratılışından bugüne sadece altı bin yıl geçmiştir. Oysa bilimsel çalışmalar çok daha uzun bir süreden söz ediyor. Kutsal kitabın ifadelerini literal olarak kabul etmek gerektiğine inanan bir kısım Hıristiyanlar bu durumda bilimi reddediyorlar. Bilimin bulgularını esas almayı tercih eden bazı entelektüeller de dini reddediyorlar. Dolayısıyla birbirinden ayrı, hatta birbirine karşıt ‘iki dünya’ ortaya çıkıyor batıda.

Ama aynı şey bizim için geçerli olmamak durumunda.

Ne bugüne kadar ortaya çıkan bilimsel bulguların ne de ‘genel anlamıyla’ evrimin İslam inancına aykırı olduğunu söylemek mümkün değil.

Darwin’in görüşlerinde veya sonradan oluşan Darwinizmde karşı çıkılması gereken bazı noktalar olabilir. Ama evrim düşüncesi artık Darwin’den ibaret değil. Onun için ‘genel anlamıyla’ evrim diyorum.

Evrim teorisi yeryüzü üzerindeki hayatın bir gelişme izleyerek bugüne geldiği görüşünde temellenir. Bu görüş İslam inancına aykırı değildir.

İnsanın ve bütünüyle evrenin varoluşunu açıklarken ilahi kudreti inkár etmiyorsanız mesele yok.

Kuran-ı Kerim yaratılışın hangi yolla gerçekleştiğini -birkaç sembolik ifade dışında- anlatmıyor; bunların keşfini insan aklına tevdi ediyor.

Öyleyse Müslümanlar ne diye Amerikan evanjelistlerinin ‘inanç komplekslerini’ paylaşmak zorunda olsun?

Dogru

Su "Salak Tasarim" gibi teorilerin takipcileri iste bu evanjelist reddiyeden yola cikiyorlar. Bu insanlar yollarini kaybetmisler ve ileride IT kadar onemli olabilecek bir bilim/teknoloji alanindan insanlari soguttuklarinin farkinda degiller.

Fikir dunyasinda pozisyon edinirken, karsi taraftaki kisinin, rakibinizin soylediginin her zaman "tam tersini" soylemek sizin pozisyonunuzu otomatik olarak dogru yapmaz. Durmus saat kavramindan bahsettik. Ayrica eger surekli karsi tarafa gore pozisyon aliyorsaniz, o zaman gundemi hala o belirliyor demektir. Siz gerceklere, mevcut bilime ve kulliyata gore pozisyonunuzu alin, sonra kime ne kadar uyuyor uymuyor ona bakin.


Emre Akoz

Yazının başlığında Charles Darwin'den söz ettim. 2009, Evrim Teorisi'nin babası olan Darwin'in hem 200'üncü doğum yılı, hem de çığır açan eseri ' Türlerin Kökeni'nin yazılışının 150'nci yılı. İngiliz bilimci dünyanın dört bir yanında düzenlenen etkinliklerle anılıyor.

Ama ona karşı bir direnç var.

Kapitalizmin küresel çapta yaygınlaşması, daha önce aldırış edilmeyen dindar kesimlerin söz almasına yol açtı. Bilhassa Müslüman ve Hıristiyan dindarlar, Darwin'e ve onun çalışmalarından hareketle geliştirilen Evrim Teorisi'ne karşı çıkıyorlar. Sanırım evrimin ne olduğunu bilmemek bunda önemli rol oynuyor. Çünkü yukarıda virüslerin nasıl dönüşüme uğradıklarını (fazlasıyla basite indirgeme pahasına) kısaca anlatmaya çalıştım. Buradaki temel fikre itiraz eden yoktur herhalde: Modern tıbbın geliştirdiği ilaç ve yöntemler, virüslerin ve mikropların evrimleşmesine yol açıyor. Doğal seçilim vücutlarımızın içinde meydana geliyor ve zamanla daha güçlü saldırılara maruz kalıyoruz.

Hıristiyanlığı bilemem ama Evrim Teorisi ile İslam arasında bir çelişki olmadığını (olmayabileceğini) düşünüyorum: " İslam açısından, mesela yerçekimi, nasıl Allah'ın yarattığı bir durumsa, canlılar için de evrimleşme Allah'ın yarattığı bir mekanizmadır." Cansız doğayı devindiren kanunları ortaya çıkarmak için uğraşıyoruz; peki aynı çabayı niye canlı doğayı (bitki, hayvan ve insan) anlamak için yapmayalım?

Dogru


Steven Strogatz

Bilimin kendisi bile zamanin ruhundaki "network" konseptini yansitmaya basladi. Mesela insan genom projesinin tamamlanmasi ertesinde, molekuler biyolojinin odagi artik yeni genlerin kesfinden, gen networklerinin kesfine evrildi. Simdiye kadar aktif olan geleneksel bakis, genomu proteinlerin insasi icin bir mimari sema olarak gorurdu, ve bu proteinlerin toplanarak hucre yapilarinin ve molekuler makinalarini olusturdugu dusunulurdu. Fakat, artik bu metaforun fazla statik, fazla lineer, eski cagin montaj banti kafasini yansitan bir dusunce oldugu farkedilmeye baslandi.

Cok onemli genlerden bazilari (su regulator gen denilen turler) proteinler icin bir nevi program vazifesi goruyorlar. Oteki genleri kapatip acabiliyorlar, ya da biyolojik devreler, geri-besleme donguleri olusturabiliyorlar. Yani genom bir taslaktan ziyade koca bir bilgisayari andirmaya basliyor sanki.

Bu bilgisayarin isleyisini -ve bazen islemeyisini, mesela genler kanserlesmeye basladiginda- anlamak, gen network'lerinin yapisini anlamadan mumkun olmayacak [1].

Valla ben demedim, ustad dedi

Montaj banti kafasina bir tokat daha matematiksel biyolog Strogatz'dan. Ilginc, Strogatz tamamen biyoloji, fizik, matematik tarihinden geliyor, diger bir felsefe gayri-lineer matematik, Drucker, Toffler, Shirky, ve Mises, Hayek, Friedman uzerinden gelisiyor: Ve iki (hatta uc) cizgi de ayni kapiya cikiyor.

Aklin yolu birdir.

Strogatz hakkinda ilginc bazi diger anektodlar: Ogrencisi unlu network arastirmacisi Duncan Watts. Watts (ve Strogatz) Nicholas Taleb'in Black Swan adli kitabinda referans edilen nadir bilim adamlarindan. Watts'i bu blog'da su yazida tanimistik.

2009 Davos toplantisindaki alt konferanslardan birinde Taleb ve Watts ayni masada oturuyorlardi, konferansin amaci insanlari belli gruplara ayirarak her gruptan "finansal krizin niye oldugu" hakkinda bir gorus olusturup onu sunmakti. Watts, bu tur krizlerde yapisal hatalara bakmak gerekir dedi (cunku yapi islevi etkiler) ama fazla sozunu dinletemedi. Oteki ekonomist tipler seviyesiz bir suru laflar ettiler. O an aklima geldigini hatirliyorum, "eger dunyanin kafa takimi buysa, battik demektir". Esas enerji ve dinamik diger bir Davos toplantisiyindaydi. Konu teknolojiydi, ve katilimcilar Facebook, Google, Microsoft gibi sirketlerden kafa takimiydi. Daha fazla memnun, ileriye optimist bakan insan vardi burada.. Moderator unlu blog TechCrunch'in kurucusuydu.

[1] Steven Strogatz, Sync, 2003,. sf. 231


Ali Bulac

Zira "Allah ve Resulü bir işe hükmetti mi artık mümin erkek ve mümin kadınlara bunlara aykırı seçme hakkı kalmamıştır." (33/Ahzab, 36) İnsan günahı göze alarak, yani dünyevi ve uhrevi cezalara katlanarak bu yasakları ihlal edebilir ancak. "Ben hem içki içerim, hem başımı açarım, hem de plaja giderim; beni kimse eleştiremez" dersen; bu liberal özgürlük tanımı açısından mümkündür ama İslam açısından mümkün değildir.

Yanlis

O tercume "secme hakki kalmamistir" degil "oteki seceneklere bakmasi uygun degildir" olacak.. Bir de, Nisa 80: "Resule itaat eden Allah'a itaat etmis olur. Yan cizen cizsin, biz seni onlar uzerine bekci gondermedik".

Resulun bile 'bekci' olmadigi soylenmisse ve bugun itibariyle Resulun bizimle olmadigi bilgisinden hareketle, Kuran'in ozgurlukcu bir yoruma acik olacagi ortadadir. Herkes kendi nefsinden sorumludur, kimse baskasinin ustunde polis kesilemez. Kimse yoz bir koylu Islam yorumunu kentli hayatina, yeni dunyanin gerceklerine saptirarak yapistirmaya ugrasamaz.


Ahmet Altan

General Motors sadece çok miktarda benzin tüketen arazi arabaları ve kamyonlardan para kazanmakla yetinmiş. Bu nedenle yakıt verimliliği, üretkenlik ve tasarım konusundaki yenilikçilikten para kazanmak yerine [e]nerjisinin büyük bir kısmını lobicilik ve çok miktarda benzin tüketen araçlarını korumak için manevralarla geçirmiş...

Lobicilik deyip geçmemek gerek... Otomobil şirketleri yenilikçilik yerine tüm enerjilerini bu faaliyetlere adamış... Medyaya yansıdığı kadarıyla.. Bunlar arasında, fleks-yakıtlı etanol ile çalışan bazı otomobiller üretmeleri karşılığı, Detroit’teki otomobil şirketlerinin fazla benzin tüketen arabalarının kilometre hesaplarının olduğundan daha düşük gösterilmesini sağlayan, Kongre ile yapılan özel anlaşmalar da var...

Bu anlaşmalar, fazla benzin tüketen arabalardan alanlara bir yıl boyunca galonu (3.78 litre) 1.99 dolardan benzin verilmesini de kapsamakta.

Kısacası Facebook döneminde otomotiv sektörü rantçılığı sürdürmüş...

Yıllar boyunca Detroit’teki otomobil şirketleri ve sendikalar Temsilciler Meclisi ve Senato’da Michigan’ı temsil eden tüm delegasyon tarafından da himaye görmüş...

Dogru

Bu konuyu biz de Son Petrol Krizi baslikli yazimizda islemistik (en altta 3. dipnot). Entegrator elit, cikarlarini, eski sistem yapisini korumak icin lobi calismalariyla istediklerini bir sure alabildi, fakat "gercek" denen "o onemsiz seyi" gozardi etti; Bu gercek ise buyudu, buyudu ve sonunda ona kor kalanlara tokadi cakti. "Gercek" teknolojik degisimdir. Durdurulamaz olan budur; bu faktorun nasil idare edilecegi insanlara kalmistir. Kriz, fakirlik, issizlik istemiyorsak, bu gerceklere gore duzenimizi kurmaliyiz.


Blogda isledigimiz yeni nesil teknolojilerin hayatta getirdigi degisiklikler, direk bireyi etkileyen kavramlardir. Birey, daha fazla bilgiye sahip oldugu, kendi basina uretebildigi, haberlesebildigi, enerjisini saglayabildigi icin daha ozgur bir alanda yasamaya baslamistir. Kesin olarak oldugunu, daha fazlasinin olacagini bildigimiz yegane seyler bunlardir.

Bu 'mikro' degisimlerin toplami olan toplumun nereye gidecegi hakkinda kesin bir sey bilmiyoruz. Iste tam bu noktada eski lineer, indirgemeci, deterministik ideolojilerden ayriliyoruz.

Dalga metoforu burada onemlidir: Dalga "gelmektedir" - eger geldiginde dalgaya hazirliksiz yakalandiysaniz, sahilde keriz gibi bekliyorsaniz, dalga size carpar ve yokeder.

Ama dalganin gelisine hazirsaniz, mesela sorf bordunuz var ise, dalganin tepesine cikip sorf yapmaya ve onun sizi istediginiz yere tasimasini saglayabilirsiniz. Bu yer, eski yerinizden farkli olacaktir, ama yeni 'degisik' bir yer olacagi kesindir.

Yeni teknolojik degisimlerin optimal olarak isleyecegi bir toplum duzeni mumkundur; halen bunlari irdeleme asamasindayiz. En baz seviyede liberal demokrasi bu yeni bireylerin toplaminin dogal bir sonucu olacaktir. Insanlarin cogu zaman yanlislikla 'kuresellesme' dedikleri baska bir sonuc, bu dinamiklerin toplamindan ibarettir.

En baz seviyeden fazlasi da olabilir. Paylasim alani azalan insanlar 'kitle yonetiminden' ya da bu yonetimin 'etki alanindan' gittikce daha da uzaklasmaya baslayabilirler. Merkezi para kavrami yokolabilir. Ne olacagini bilmiyoruz; sadece ne olmayacagindan eminiz. Olamayacak olan standardizasyon, merkezilestirme, uzmanlasma, azamilestirme ve senkronizasyon bazli herhangi bir cozum ve sosyal duzendir.

Yeni fikirlere, acik zihinlere ihtiyacimiz var.


Arnold Kling'in EconLog blog'undan alinmistir:

  1. Emlak bazli krizleri sirasiyla incelerseniz (Buyuk Depresyon, Savings & Loans Krizi, ve simdiki kriz), her krize getirilen "cozumun", ayni zamanda bir sonraki krizin de "sebebi" oldugunu sorursunuz.

  2. Regulasyon satrancta bir "orta zamani" oyunudur (mid-game), bir matematik problemi degildir. Matematik problemini cozdugunuz anda o problem cozulmus kalir. Satranc orta zamaninda, yeni firsatlar ve tehlikeler surekli ortaya cikarlar. Uzun vade plani yapmaya ugrasirsiniz, fakat planlarin zaman gectikce etkisini kaybetmeye baslar [1].

  3. Insanlar regulasyonlara genelde "bir sistemin kirilmasini zorlastirmali" acisindan bakiyor. Fakat gozden gecirmemiz gereken diger bir alternatif, sistemi "cabuk tamir edilebilir" hale getirmektir. Bilgisayarlari dusunun; Firewall ve anti-virus yazilimlari ile bilgisayari korumaniz mumkundur, ama bilgisayarin arada sirada yedegini cikarmak, sistem coktugunde veriyi kurtarmak icin cok gerekli bir cozumdur.

  4. G30'un tavsiyeleri daha "saglam" yapmaya odaklaniyor, daha "rahat tamir etmeye" degil. Ozellikle bu tavsiye raporu Avrupa finans sistemini ornek almis, ki bu sistem ABD sisteminden daha az hetrojen. Rapor banka endustrisinin konsolide edilmesini, tek regulator olmasini, vs. ongoruyor. Bu sistemi, evet, daha "kirilmasi zor" hale getirebilir fakat tamirini cok zorlastiracaktir. Amerikan sistemi, her ne kadar iyilestirilmesi gerekiyor olsa da, mevcut haliyle bile G30 raporunda tarif edilen sistemden daha iyidir.

[1] Bu tabii ki insanlarin haldir huldur bilgisayarimsi "tum seceneklere bakma" becerisinin sinirindan meydana geliyor. Ama iyi bir analoji yine de..


Yeni 10 liralik banknotlarin uzerinde Cahit Arf hocamizin resmi ve yaninda arastirmalarinda buldugu bir matematik formulu var. Topoloji alanindaki calismalarindan biri zannediyorum - invaryantlar ile alakali bulusu olmali. Banknot beni cok sevindirdi. Parasinin uzerine matematik formulleri koyabilen, bu sembolik eylemde bulanabilen bir ulkede olmaktan mutlu oldum.Cahit hocanin bu fotografini ceken meger Sabanci Uni. rektoru, matematikcilerimizden Tosun Terzioglu imis. Fotografin hikayesi Matematik Dunyasi dergisinde paylasiliyor. Bu arada MD, Ali Nesin'in yonettigi bir calismadir. Ona da buradan selam ve saygilar yollarim.


Here Comes Everybody adli kitabin yazari Clay Shirky'den kullanicilarin Internet'te yaptigi islemleri kar saglanabilir bir sekilde biraraya getirmenin guzel bir ornegi: Fotograf paylasma sitesi Flickr bir sure once etiketleme (tagging) teknolojisinin devreye soktu. Bu (gayet basit) teknoloji ekiyle bir resimi yukledikten sonra, pur kendi amaclariniz icin, resimi daha hizli bulabilmek icin ona bir etiket yazabiliyorsunuz.

Fakat etiketlemenin psikolojisi oyle ki, rahat bulabilmek icin kisa ve oz isimler seciliyor. Peki bunun dogal uzantisi ne olacaktir? Ayni etiket ismini kullananlarin resimlerini gruplayarak, herkes tarafindan gorulebilmesini saglamak.

Diyelim ki 2008 yilinda Oktoberfest'e gittiniz ve orada resimler cektiniz. Flickr'a resimleri yuklediniz. Bu resimleri normal olarak "oktoberfest 2008" olarak etiketlediniz. Pek cok kisi de sizin gibi yapti. Hoop! Tamamen kafadan attigim bu etikete flickr'dan baktim ve 23408 resim yuklendigini gordum!

Bencil cikarlarin toplami herkese fayda getirecek sonuclara sebebiyet verebiliyor. Sonucta, piyasalar ve demokrasi boyle islemiyor mu?

Aslinda Wikipedia gibi sitelerin de yaptigi budur. WP'ye rekor sayida yazi yazmis biriyle bir roportaji hatirliyorum, bir sinava hazirlanirken ders calismak icin bunu yaptim diyordu (demek ki "yazarak" ogrenenlerden -bir onceki yaziyla baglanti-).

"Herkes" geliyor.


Zamanin icinde yasayan, ureten, ozgurlukcu, demokrat dindar vatandaslarimiz var; Bu bizi mutlu ediyor. Toplumun her kesiminden ozgurluk, hosgoru taraftarlari bu ulkenin gelecegini insa edecekler (yani, kendi kisisel cikarlarina odaklanirken yan etki olarak gelecek insa olunmus olacak -hahaha-).

Imdi - bana merak konusu olan, bu arkadaslarin niye bazi bilimlerle arasi iyi oluyor da (elektronik, iletisim, yazilim), diger bazi bilimlerle arasi iyi olamiyor? Mesela evrimsel biyoloji!

Niye Newton'a kizilmiyor da, Darwin'e kiziliyor? Halbuki ikisi de onemli atilimlar yaptilar, ikisinin de bilimi bugun asildi. Ama bilimlerinin onemli bir kismi hala kullanilir halde, daha onemlisi ortaya koyduklari dusunus sekli kaliciligini surduruyor. Fakat, Darwin'e kiziliyor. Newton'a laf yok... Ilginc bir durum.

Belki bir aciklama sudur: Cagdas dindarlar her turlu diger yenilige acik olmakta, ama bir tanesine olmayarak kacamak yapmaktadirlar!

Bu, diyet yaparken bazi gunler mutfaga sivisip dolaptaki dondurmayi yemeye benzemektedir.

Bu analojiye devam edersek yeni bir soru ortaya cikar: Cagdas dindarlar normal yasayisi bir "diyet" gibi mi gormektedir? Gunluk yasayis bu kadar mi dogal olmayan bir deneyimdir?

Eger boyle bir gorus var ise, bundan kurtulunmasini salik verecegim. Ne ozgurluk, ne demokrasi, ne eglence, ne ekonomi, ne bilim, ne de normal bir yasayisin dine karsi bir tarafi olamaz. Bir kisim muhafazakar medyada bu ustteki kavramlara karsi cikan bazi meczuplar olabiliyor, evet, "eski toprak (old fart)" cahiller her yerde var; Fakat bu adamlar aslinda nesilsel bir farki temsil ediyorlar. Bu ve benzer kisilerle ortak bir noktamiz kalsin bari diye secip begenerek bazi bilimlere karsitlik yapmak, bu kadim ugrasiya her dilden, her renkten, her dinden katkida bulunmus alimlerin akil terine yapilmis bir saygisizliktir. Bence.

Bilim hayatin ta kendisidir. Aynen piyasalarin ve siyasetin oldugu gibi. Kacamagi yapacaksaniz gercek dondurmayla yapin! :)


Bu renkli Latin Amerika kisiligi hakkinda gecende biri 'narsisist-Leninist' tabirini kullandi ve bunu duyunca bayagi guldum. Bu tabir L. Amerika'da pek cok kez peydahlanmis lider tipini de tarif ediyor aslinda. Dan-dun konusan, atesli, "halkci", ulkesi sefalet icinde... eger petrolu yoksa. Bir diger tanim "fakirleri seviyor ve oyle kalmalarini istiyor" tanimi. Chavez bazi isleri dogru anladi ama su piyasa karsiti retorikten vazgecse iyi edecek. 2. dunya ulkeleri icin basari ve basarisizlik arasindaki fark, cogu zaman guclu bir liderdir cunku bu ulkelerin kurumlari tipik olarak zayiftir. Chavez ulkesi icin bu guclu adam olabilir. Sili'yi ornek almali ama onun akli baska yerlere kayiyor bazen...


Yeni bir kavram: eklemlenmis gerceklik (augmented reality). Eskiden sanal gerceklik (virtual reality) kavrami revactaydi; ozel gozlukleri takip sanal ortamda pur taklit bir gercekligi yasayabilecegimiz kurgulaniyordu. Disclosure (1994), The Matrix (1999) filmleri akla gelebilir.

Eklemlenmis gerceklik ise mevcut gerceklige, gunluk hayatimiza teknolojinin eklemlenmesidir. En guzel ornek: Wii oyun makinasinda Wii kumanda aletini kullanarak, tenis, golf, vs. turden bir oyunun oynanmasi. Wii kumanda aleti fiziksel el, kol hareketlerini bilgisayara aktariyor, tipik bir bilgisayar oyunundan sonra epeyce idman yapmis oluyorsunuz. Wii kumanda aleti gercekliginize, normal fiziksel hareketlerinize "eklemlenerek" onun etki alanini genisletiyor.

Facebook ayni sekilde; arkadaslarinizla iletisiminizi, etkilesiminizi takviye ederek, uzatarak, daha onceden yapmis oldugunuz bir eylemin (arkadaslar ile iletisim) etki alanini genisletiyor.

Sonuc: Bilgisayarla ugrasmak artik normal hayatin "disinda", anormal insanlar tarafindan ilgi goren bir is degil, normal hayatina eklemlenebilen onun bir parcasi olarak gozukebilen, her yerde olabilen (ubiquitous) bir aksiyon.

Fizibilite acisindan dusunulurse, eklemleme asamasinin once gelmesi mantikliydi. Gercekligi uzatmak, okkali sanal ortamin teknolojisini yaratmaktan herhalde daha kolay. Second Life gibi atilimlar basarili oldu, fakat daha gidecek epey yollari var.

Oyun aleminde cok ilgi goren baska bir uygulama Guitar Hero... Tam bir fenomen oldu. Ayni grupta caldigimiz gitarist bir arkadas, cocuguna aldigi GH gitarini kullanmanin (birkac dugmesi var) normal gitardan daha zor oldugunu soyluyor. Bu gerceklik adami terletiyor.


Nihayet bazi seylerin islemedigini anlayan bir grup ekonomist, alternatif yollari dusunmeye baslamis... Iyi haber. Nassim Taleb'in pek cok kez soyledigi gibi, finans dunyasi gercekle tamamen alakasiz matematiksel modeller kullandi (burada suclu matematik degil, kullanilan model) ve sonuc olarak olma olasiligi cok dusuk olan 'olunca' eldeki tum yatirimlar patladi. Yeni teknolojik gelismeler yeni dunyayi volatilitesi daha yuksek bir yer haline getirdi, sistemik kriz olasiligi daha da artti.

Baglantisini verdigimiz konferans 1-4 Mayis tarihlerinde toplanacak ve pek cok bilim dalindan temsilciler burada olacak. Fizik, kompleks sistemler, biyoloji, bilgisayar bilimciler ve matematikciler.

[-]


Econtalk'da iki podcast gozume carpti: 2006 yilinda, tam da rahmetli oldugu sene, ustad (ekonomist) Milton Friedman ile iki roportaj yapilmis. Son finansal kriz patlamadan birkac sene once. Bilindigi gibi her ne kadar devlet mudahelelerinden tam kurtulamamis olsak ta, son 20 kusur senenin piyasa temelli gelismesinin altinda Mises -> Hayek -> Friedman cizgisi yatiyor. Avusturya->Chicago cizgisi de denebilir.

Acaba ustad hayatta olsa ne derdi? Bir hayiflanma: "Bu kalibrede ekonomist niye bugunlerde yok?". Yeni bir Hayek, Friedman nerede? Ama su da soylenebilir: Bu cizgiyi tasiyacak star bir karaktere artik ihtiyac yok... Friedman, Kapitalizm ve Ozgurluk adli eserinin basinda bir devletin yapmasi ve yapmamasi gerekenleri siralamistir (yapilmamasi gerekenlerin icinde zorunlu askerlik sistemi, tarim subvansiyonlari var). Bu liste halen tam uygulanmamakta. Yapilacak cok is var ve yapilacaklar belli.

Roportajdan inciler:

Is sahiplerinin her zaman kapitalist goruste oldugu zannedilir. Halbuki bunlarin bazilari gayet anti-kapitalist goruste olabilmektedirler. Niye? Is sahipleri rakiplerinin geride kalmasini, tekel olup tek uretici olmak icin dayanilmaz bir istek duyabilirler. Kapitalizm, tuketiciler ve orta olcekte kisiler, daha dogrusu nufusun buyuk cogunlugu tarafindan ihtiyac duyulan bir kavramdir.

Sirketlerin sosyal sorumlulugunun karlarini arttirmak oldugunu bugun olsa da tekrarlardim. Bazi prensipler eskimezler.

Fiyat kontrollerinin islemedigini biliyoruz. Fakat gunun birinde, artik fiyat kontrollerinin kullanildigi sefalet gunlerini hatirlayan kisiler birer birer olup gidince, tum hayatini serbest piyasa icinde gecirmis yeni nesiller tekrar fiyat kontrolu getirmek icin dayanilmaz bir istek duyabilir. Insanoglunun boyle gariplikleri vardir.

Son zamanlarda Keynescilik laflarini telafuz edenlere rastliyoruz. Friedman'a gore (ve artik yaygin konsensuse gore) Keynes, hem issizligin, hem enflasyonun ayni anda arttigi (stagflasyon) durumunu aciklayamadigi icin 70'li yillarda iflas edip bitmisti. Kaput.

Ustadi anip, diger podcast'lere devam ediyoruz:

Bir bakiyoruz ki, roportaj yapilan kisiliklerden bir digeri Patri Friedman, Milton'un torunu! Simdi sunu hatirlatalim, serbest piyasaci Milton'un oglu David, bir liberteryen kanun teoristi idi. Tahmin edin David'in oglu Milton'un torunu Patri Friedman nelerle ugrasiyor?

Ilginc: Patri devletlerden, ozellikle kendi devletinden, ulkesinden umudu kesmis durumda.

Adam deniz ustunde yasayabilen koloniler insa etmek istiyor! :)

Bu kavrama "seasteading" denmekte. Deniz ustunde sabit bir platform, ada benzeri genis bir alan olusturmak. Eger bu alani uluslararasi denizde insa ederseniz, hicbir ulkenin legal sinirlari, etki alani (jurisdiction) girmiyorsunuz ve fiili, kanunu bagimsiz bir ulke haline geliyorsunuz. Dunyada kolonize edilecek, temiz sayfayla baslayacak yerlerin kalmadigindan yakinanlar oluyor. Fakat dunyanin yuzde 70'si denizdir ve hala kolonize edilmemistir! Demek ki yayilacak, sifirdan baslanabilecek cok alan vardir. Deniz platformu teknolojisi ucuzlasip, yayginlasirsa, sInIr gokyuzudur... Yani ... deniz yuzudur.

Patri Friedman bir programci; Google sirketinde calismis, deniz platformu konulariyla hobi olarak ugrasiyormus. Isin fizibiletesi hakkinda bir kitap yazmis, bundan bir diger liberteryen, PayPal'in finansorlerinden Peter Thiel'in haberi olmus. Hop, Thiel, Petra'nin enstitusune hemen para yardimi yapmis.. Ilk fazda yarim milyon dolar. Cat.

Wired dergisindeki makale surada. Fotograf anlamli ve komedi.

Deniz uzerinde ulke olma isinin oldukca renkli tarihcesi var; ilk deneyen Friedman degil/olmayacak. Hikayelerden birinde, bir zengin Guney Pasifikte denizde cok derin olmayan bir alana kum yigarak yeni bir ulke olusturur. Fakat ulke yakindaki kara ulkesi Tonga tarafindan isgal edilir! Hikayeyi okur okumaz Turkce konusan birinin ilk aklina gelen o malum deyim tabii ki: Tongaya basmislar. :)

Muhakkak sInIrli, her tarafi deniz olan bir alanda yasamak herkesin mizacina uymaz; fakat zaten, uymasi gerekmez.

Bu konuyu takip etmeye basladim. Kara devletleri canimi sIkmaya baslarsa, ve bu is ilerlerse, ben de basip gidebilirim. :) Neyse simdilik TR iyi gidiyor. Ileriye yatirim.


Geithner, Bernanke Plani.. Paul Krugman yaziyor: "Her nasilsa hukumetteki ust seviye yoneticiler bugunlerde zehirli varliklar olarak adlandirilan emlak varliklarinin su anda fiyatlandigindan daha degerli oldugu gorusunde - ve bu varliklar "dogru" fiyatina kavussaydi, butun problemlerimiz ortadan kaybolacakti. [..] Geithner bir roportajnda hukumetin gorevinin "piyasalarin tekrar islemesi icin gereken finans saglamak" oldugunu soyledi - boylece zehirli varliklarin fiyati "hakettigi" yerine ulassin. [tirnaklar bana aittir]"


Fannie Mae ve Freddie Mac sirketleri "guvenleme (securitization)" isindeydiler. Bir banka ile anlasarak bir evi alabilirsiniz. Banka o evi sizin icin alacaktir o ev uzerine bir "mortgage" koyacaktir. Odeme planlari uzerinden belli taksitleri ile odeme yapan kisi, odemeler bitince mortgage'i kaldirmis olur ve ev onun olur. Bankanin evi alarak kisiye yaptigi bir mortgage borcudur (mortgage loan).

Dusunulurse, bu borclardan kurtulmak icin gelen odemeler duzenli sekilde her ay gelen herhangi bir sirket kazanci gibidir. Bir nakit akisidir ve baskalarina satilabilir, aktarilabilir.

Fakat tek basina tek bir kisinin borcunu, nakit akisinin aktarmak risklidir. Bu yuzden pek cok borcu paketleyip, riski azaltmak gerekir. Hatta bazi sirketler boyle bir paket icinde odemeyenler olursa, onlarin borcunu da ustlenmeyi ve paketin riskini daha da azaltma servisini sunabilir. Bu bir iskoludur.

Frennie sirketlerinin yaptiklari buydu. Bu sirketler mortgage bankalarindan gelen pek cok mortgage borcunu paketleyip, "pakette tek tuk odemeyenler olursa onu da biz oderiz" beyanini yapip, bu paketi baska birine satan "guvenleme" sirketleriydi.

Bu noktada sahnedeki diger aktoru anlatmak gerekiyor: Devlet. Devletin politikasi "ev sahibi yapmak" ve ozellikle bundan dusuk gelirli insanlari faydalandirmaktir, ve gidip Frennie sirketlerine daha fazla odeyemeyecek halde olan kisiye borc (subprime mortgage loan) verilmesi icin baski yaparlar. Halbuki evi insa ettirip fakire anahtar teslim etse isler daha az karisik olacaktir (TR'deki TOKI ornegi) ama bu yapilmaz.

Evet; Ev fiyatlarinin surekli yukseldigi bir piyasada bunda zaten bir mahsur yoktur cunku borclarini odeyemeyecek olan kisi donup evi baskasina bir karla satabilir. Yanliz bunun cok kotu bir yan etkisi, "nasil olsa baskasina satarim" hissiyatiyla hali musait olmayanlarin daha fazla ev almis olmasidir. Cokus sahnesinin hazirligi tamamlanmistir.

Ev fiyatlari dusunce evler odeyemeyen insanlarin elinde kalir ve borclar odenemeye baslanir. Bu noktada isler iyice arap saci olur; Guvenledigi borclarda odeme alamayan Frennie patlamaya baslar, onun patlamasi korkusuyla riskini dengelemek (hedge) icin Frennie'den "guvenlenmis" mortgage paket alanlar, Frennie hisselerini aciga satmaya baslarlar (shorting) ve bu finans piyasalarinda fiyatlara daha da asagi yonde bir baski yapar.

Gerisi yakin tarih.


Intelligence Squared bir tartisma programi. Oxford usulu tartisma deniyor; taraflar var, iki tartismaci grubu da kendine verilmis tarafi savunuyorlar, tartisma oncesi ve sonrasi seyircilerin oylari toplaniyor.

Tartisma konularindan biri "son finansal krizde Wall Street mi sucluydu devlet mi?" sorusuydu. Devleti, ozellikle Greenspan'i suclayan takimda Roubini vardi. Onlarin tarafi kaybetti; Ama soyle bir durum var; kof sistemin ustune yarim yamalak kurtarma hareketleri eklendi, ama hukumet daha yeni, suclar daha fazla Wall Street'e gidiyor. AIG bonuslari filan gundemde bu gunlerde... Nasil sacma sapan konular anlatamam.. AIG'ye devlet yardimi yapildi bilindigi gibi, onun ustune calisanlar maas ustune bonus odemesi alinca (TR'de prim deniyor galiba) halk galeyana geldi. Obama cikip "bonuslara cok kizdim" diyor, fakat o bonuslar zaten canlandirma paketinin icindeydi. Kendi adami Geitner o paketi bizzat yazan kisi. O zaman aklin neredeydi? The Young Turks podcast'ini hazirlayan Cenk Uygur tam analiz etti (Turk asilli Amerikali, Turkceyi hala konusuyor, parlak bir adam gelecegi var, sIkI demokrat); Ingilizce argo olarak "you are blowing smoke up my ass" diyor; Bizim sevdigimiz tabirle "tras yapiyorsun" anlaminda..


Islam Mikro Cozer

Kulaga garip gelebilir; fakat Islam'in insanligin problemlerine getirdigi cozumler mikro'dan baslamaktadir... Bir ornekle anlatalim: Eski caglarda erkekler istedigi sayida kadin ile evlenebiliyordu. Mesela, milat oncesi bir Cin imparatorunun ornegi cok ilginc ve komiktir; Bu imparatorun o kadar cok karisi vardi ki, ayni hanimla bir daha ilgilendiginde birkac sene gecmis olurdu.

Peki bu tur eslesme dinamiginin toplumdaki sonuclari ne olacaktir? Dogal olarak toplumda bazi erkeklerin bekar kalacaktir, cunku bazi asiri zengin, asiri kuvvetli erkeklerin cok fazla karisi vardir.

VE tum kanli isyanlar, devrimlerin altinda uremesi tehlikeye girmis kizgin erkekler bulunabilir.

Peki semavi dinler ne yaptilar?

Hristiyanlik es sInIrini bire, Islam ise dorte indirdi.

Bu "mikro" cozumun sonucu olmustur? Dogal olarak daha az erkegin bekar kalmasi ve toplumdaki kizginligin ve bazi potansiyel huzursuzlugun azalmasi saglanmistir.. Iste mikro tek bir kuralla, bir kalemde, bazi "makro" problemler kokunden cozulmustur.

Islam, "toplumlar isyan hareketlerinde bulunmasin", "GNP/GDP'yi olcun, kizarim haa" dememistir.

Sadece, gayet basit bir kural getirerek, bazi problemleri baslamadan halletmistir. Ek olarak, bizce, bu tur bir esleme kurali sonraki nesillere daha cesitli bir genetik mirasin kalmasini saglayarak, insanligin daha optimal sekilde gelismesinin de onunu acmistir.


Takip ettigimiz podcastlerden biri This American Life - finansal kriz ile alakali onceki yayinlarini paylasmistik. En son podcast "Kaka Bankalar (Bad Bank)" bankalarin icine dustugu durumu gayet basit bir dille anlatiyor. Bu programi takip edince nasyonalizasyon cevresinde donen polemik daha iyi anlasilabilir. Bankalarin bilancosunda zarar eden yatirimlar var; ve bankalarin mevcut yonetimi ile kurtarilmasi demek, beceriksiz kisilerin isbasinda kalmasi, ve islemezligin devami demektir. Devlet hicbir sey yapmasin diyemeyiz (isleri buraya kadar berbat etti ama) cunku devlet banka hesaplarini garantiye almakla zaten isin icindedir. Ustune ustluk bankalarin destabilize olmasi, bu bankalardaki yatirimci sermaye uzerinden krizi kuresel boyutlara cikartir.

Kisa sureli bir nasyonalizasyon eski takimi tasfiye edilecek, pisligi temizleyecek ve kredinin tekrar akmasini saglayacaktir. Ayrica vergi odeyen kisinin elinde bir varlik olacak - bir banka. Hemen arkasindan banka bir mezatta tekrar bireysel mulkiyete satilir.

Yarim yamalak planda dipsiz bir kuyuya surekli para bosaltiliyor, ve kredi hala akmiyor. Vergi odeyicinin sirtindaki yuk surekli buyuyor.

Programda ilginc bir saptama: Obama yonetimi nasyonalize etmeyecegiz diyor ama, nasyonalize edecek olsa da zaten su anda yaptiklarini soyler/yapardi. Bir guzel hafta sonu bir bakardin, bankalar kut diye nasyonalize edilmis; Is bitmis.

Buraya kadar gelinmesi devletin sucudur ve su anki krizden kurtulmak icin her hareket caiz olmalidir. Ondan sonra bir daha boyle mudahele gerektirmeyecek bir sistem kurulmaya baslanabilir.


Bilgiyi ve bilgi teknolojilerini kullanarak bir is yerinin daha az kapital ile isler hale gelebilmesi mumkundur. Ornek olarak bir IT yaziliminin kontrol ettigi stok sistemi gerektiginden fazla urunu barindirmayacak sekilde tasarlanabilir - sirket talebi arz ile hizla eslestirerek bir urunu, uretilir uretilmez, stoklamadan teslim edebilir, ve boylece stok masraflarini azaltmis olur. Michael Milken'in soyle demistir: "Insan kapitali dolar kapitalinin yerine gecmeye baslamistir".

Inovasyon, hem yeni alanlar yaratmak icin, hem eski yapilanda harcanan parayi azaltmak icin kullanilmaktadir. Eskiye gore daha fazla oranda kucuk ve orta olcekli sirketin etrafta olmasi raslanti olmamalidir.


Econtalk'da Arnold Kling ile bir roportajdan: Ben buna Amerikan Endustriyel Ev Plani diyorum. Bu plan Japonya'daki ihracatci/imalatci sektorun esdegeri sayilabilir. Aynen Japonlarin devleti, bankalari, ve sirketleri yanyana getirip bir sektor/kartel yarattigi gibi, ABD devleti, bankalari, bazi ozel sirketleri yanyana getirip emlak sektorunu yaratmistir. Bu bizim endustriyel politikamizdi. Bu yolda giderken pek cok kez durup "bir dakika isler kontrolden cikiyor" diyebilirdik, ev almak isteyenlerin ilk taksidi (down payment) odemesini mecbur tutabilirdik, Frennie'nin ev fiyatlarinda dususu absorbe edebilmesini saglamak icin yeterince kapital bulundurmasini sart kosabilirdik. Bunu yapmak icin tum regule araclar devletin elinde vardi.

--

Kredi Krizi - Animasyon

http://vimeo.com/3261363


Obama ve Charter Okullari

2008 baskanlik yarisi sirasinda ucuncu (en son) tartisma programini seyrediyorum. Egitimden soz acildi, bakalim hangisi 'charter okullarindan' bahsedecek diye beklemeye basladim. Bahseden McCain oldu. Bu anlasilir cunku Cumhuriyetci partinin icinde liberteryen, ozgurlukcu cok kisi vardir. Oteki turlu tipler de var muhakkak; ama onlar her iki partiye neredeyse esit sekilde dagilmis durumdalar. Farkli gozukseler de ayni sistemin adamlaridir. Bir tarafta petrolcu, diger tarafta sendikaci olabilirler. Matrix'teki ajan karakteri gibi, herkes ve hersey olabilirler, ama aslinda tek seydirler. Onlar sistemdir, onlar makinanin ta kendisidir.

McCain konuyu charter okullarindan acinca baktim, Obama dikkatle dinliyordu. Genelde politikacilar karizma yapmak icin oteki konusurken saga sola filan bakarlar (seni takmiyorum mesaji -bir de yanyana olunca birbirlerine uzakta bir sey gosterirler, iste, gosterdim bakti havalari-); Neyse, demek ki Obama secilirse bu konularda birseyler yapar diye dusundum.

Secildikten sonra Obama ilk meclis konusmasinda hakikaten charter okullarindan bahsetti. Charter okullari esnek mufredatli okullar oluyorlar; sinifsiz, senkronize anlatan ogretmen / dinleyen ogrenci kavramlarini degistiriyor bazilari, ogrencilerde laptop oluyor vs. Amerika'nin devlet (public) okul sistemi efektif olarak cokmus halde, Rubber Room yazimiz bunun canli ornegi; Fakat Amerika'da cogulculuk kulturu oldugu icin charter sistemi 'alternatif' cozumler kenarda kosede kendilerine oksijen bulabiliyorlar. Bakarsiniz bu deneylerden biri tutar ve basarisi hizla kopyalanir [1].

Obama charter okullarindan bahsedince, baktim, hemen eski sistemin kopekleri havlamaya basladi. Kim bunlar? Ogretmen sendikalari. Daha once bahsettik, zorunlu egitim sisteminden nemalanan bir diger topluluk ise 'isci sendikasi' olmustur. Is gucunde kendilerine rakip olabilecek kisileri okula tikarak, kendilerinin daha az sayida ve daha el ustunde olmasini garanti etmeye ugrasmislardir. Bu nokta onemlidir; derece sahibi kisinin degil, 'okula giden' cocugun olmasi icin bastirmislardir.

Obama, Demokrat Parti'den bir baskan olarak bu sendikalari susturabilir mi? Sendikalar DP'nin arka bahcesi sayiliyor ama sendikalarin gucu her gecen gun azalmakta; altlarindaki geri kalmis uretim sistemi yavas yavas cozulmekte. Bir de, aynen fi tarihinde "Cin'e sadece Nixon gidebilirdi [2]" denildigi gibi, "sendikalari sadece Obama ikna edebilir" gibi bir soz de soylenebilir.

Acilen egitim sisteminde degisiklik gerekmekte. Eski sistem, 'bazi iyi okullar', ve 'bazi iyi hocalara' sahip olabilir. Problem, bu iyi okullar ve hocalari ihtiyac duyulduklari oranda olcekleyemeyecek (scale) olmamizdir. Eger nufusun cogunlugu bilgi/servis sektorunde calisacaksa, sadece nufusun 'azinligi' iyi egitime sahip olamaz. Su anki teknolojiyle bile, alaninda en iyi bilinen hocalarin derslerini dijital ortamda kaydedip her okulda Internet'ten seyrettirebilmek, ve sinif kavramindan kurtulmak mumkundur. Kanyon AVM gibi bir mekan dusunelim, dukkanlar yerine oturma / calisma / dinlenme alanlari olsun, ic mimarisi rahat koltuklarla bir nevi Starbucks'a benzesin. Bu komplekse giren 'ogrenci'nin annesi babasi nerede oldugunu bilecektir, cocuk iceride istedigi gibi ogrenim isiyle ugrasabilir. Tek zorunluluk belli 'tur' testleri belli araliklarla almasi olur. Ayrica, her cocugun boyle bir yere 'devam etmesi' gerekmez. Cocuklar 'ev isinde (ufak programlama islerinde mesela)' yardim bile edebilirler.

Eski sistemin bir diger zayif bacagi, ogrencilerin tek tur bir yontemle ogrenebildigini varsaymasidir. Dinleyerek. Halbuki en az 5 degisik ogrenme sekli oldugunu biliyoruz: Okuyarak, dinleyerek, yazarak, konusarak, yaparak. Okulda inek diye bilinen cocuklar 'dinleyici' kategorisinden gelirler, diger tum kategoriler kendi haline birakilir. Istisnasiz tum unlu yazarlarin okul sistemiyle problem yasamis olmasi raslanti degildir. Bu kisiler yazarak ogrenmek istemektedirler. Daha fazla kategorinin olmasi da mumkun bunlar su anki pedagoji bilgisinin bize soyledikleri...

Bakalim Amerika ve Obama ne yapacak?

[1] Efendim bu Turkiye'de olmaz, sunlar bunlar dinciler kendi baska seyler ogretir diyenlere sunu soylemek lazim. O ima ettikleri, mesela Salak Tasarimci tiplerin kullisi Amerika'da. Buna ragmen alternatifler ile deney yapiyorlarsa, ve gercek bilim ogretebiliyorlarsa, burada bir sey var demektir.

[2] Cin'e acilimi Nixon yapabilir deniyordu cunku politika arenada en sahin politikaci Nixon idi. Yani barisci politikaci acilimi yapsa 'zayif adam bilmemne' denecekti ama Nixon icin bu soylenemezdi.


Eskiden ekonomide büyük, kontrol edici alanlar (commanding heights [1]), demir-çelik, tren yolu, petro-kimya gibi alanlardı. Michael Mandel'e göre tüketicilerin harcama kalıplarına bakılınca, harcamanın eğitim, sağlık ve eğlence/bakım gibi alanlarda arttığı gözleniyor. Bu alanlar yeni kontrol edici alanlar olabilir deniyor. Bu harcama kalıpları yeni ekonominin gerçeklerine uyuyor: Bilgi ekonomisinde birey daha bilgili, sağlıklı (çalışabilmek için çünkü katacağı özel bir becerisi vardır) olmak zorundadır.

[1] Bu terim askeri bir terim aslında, muharebe alanına hakim yüksek bir noktayı temsil etmek için kullanılır.