Güven Tazeleme Ritueli
Temsili sistem kendisinden önceki yönetim şekillerine göre müthiş bir ilerlemeydi. Bu sistem sayesinde saltanata gerek kalmadan yönetimin istikrarlı bir şekilde el değiştirmesi mümkün oldu. Toplumun en altı ve üstü arasında geri besleme (feedback) kanalları açılmış oluyordu, ve toplumun farklı kesimleri arasındaki anlaşmazlıkların uzlaştırılması için bir ortak alan ortaya çıkıyordu. Oy çokluğu prensibi ve herkesin tek oyu olmasının sonucu olarak fakir insanların, toplumun bağlantısal makinalarını işleten güç teknisyenlerinden kaynak / fayda / para koparmaları mümkün olacaktı. Dolayısıyla temsili sistemin dünyada yayılması yönetimlerin insanileşmesinde bir ilerleme sayılmalıdır.
Fakat başından beri temsili sistem vaad ettiklerinin tamamını sağlamakta yetersiz kaldı. Hangi tanımı kullanırsanız kullanın, sistem hiçbir zaman gerçekten halkın kontrolünde olmadı. Etkin olduğu hiçbir endüstriyel ülkedeki mevcut alt, orta, üst elit güç yapılanmasını değiştiremedi. Hatta "işletmeci elitin" kontrolünü zayıflatmak bir yana, formel temsili sistemin mekanığı, işletmeci elitin yönetimde kalmak için kullandığı önemli bağlantıcı araçlardan birine dönüştü.
Seçimler, aslında, o seçimi kimi kazandığı bir yana, elitler için önemli bir kültürel fonksiyonu yerine getiriyordu. Herkesin oy verme hakkına sahip olduğu ölçüde toplumda bir eşitlik ilüzyonu oluşuyordu.
Oy vermek bir tür kitlesel güven tazeleme ritüeli ortaya çıkardı, böylece halka kararların sistematik, makine gibi, düzenli, ve bunun kaçınılmaz sonucu (!) olarak, rasyonel bir şekilde alındığı mesajı verilmekteydi. Seçimler halka sembolik olarak kendilerinin hala kontrolde olduğu güvenini veriyordu, çünkü onlar, en azından teoriye göre, liderlerini seçebildikleri gibi onu seçmeme / yönetimden indirme hakkına da sahiptiler. Bu ritüelistik güven tazeleme süreci hem kapitalist, hem sosyalist ülkelerde çoğunlukla seçimin esas sonucundan daha önemli bir hale gelmiştir.
Bağlantıcı Elit siyasi makinayı her ülkede değişik bir şekilde programladı, parti sayılarını kontrol etti, kimin oy verme hakkına sahip olduğunu manipüle etti. Fakat seçimsel ritüel --kimine göre seçim şikesi-- her yerde işleme konacaktı. Sovyet ve Doğu Avrupa seçimlerinden rutin olarak yüzde 99 ve 100 gibi çoğunluklar ortaya çıkması merkezi planlanmacı ülkelerde de güven tazelemeye olan ihtiyacın en az "özgür dünya"'daki kadar güçlü olduğunu göstermektedir. Seçimler alttan gelen protestoların basıncını azaltan bir rol oynuyordu.
Fakat bunların ötesinde demokratik, radikal reformcuların tüm çabasına rağmen, Bağlantıcı Elit temsili hükümetin tüm sistemlerinin neredeyse nihai kontrolünü elinde tutmaya devam etti.
Bunun niye böyle olduğunu açıklamaya uğraşan pek çok teori ortaya atıldı. Bu teorilerin çoğu sistemin mekanik yapısını göz ardı etmektedir.
Eğer 2. dalga siyasi sistemlerine bir politik bilimcinin gözüyle değil, bir mühendisin gözüyle bakarsak, işte o zaman pek çoğu tarafından farkedilmeyen şaşırtıcı bir durumla karşı karşıya kalırız. Endüstriyel mühendisler iki tür makina arasında net bir ayrım yaparlar: bunlar arada sırada çalışan, toptan iş yapan makinalar ile kesintisiz olarak çalışan sürekli-işleyici (continuous-flow) makinalar arasında yapılan ayırımdır [..] "Kanun makinasına" bu gözle baktığımızda o zaman makinanın sadece arada sırada çalıştığını ve bir toptan işlemci olduğunu anlarız. Halkın adaylar arasında bir seçim yapmasına sadece belli zamanlarda izin verilmekte, ve bu seçim işi bittikten sonra formel demokrasi makinası hemen kapatılmaktadır.
Karşılaştırmak amacıyla her başkentte görülebilecek, envai türden organize grup, güç tacirlerinden sisteme gelen etki, yönlendirmeyi düşünün. İş, hatta resmi çevrelerinin oluşturduğu lobi yığınlarını, her biri kendi ajandası olan departmanları, bakanlıkları, verilen her resepsiyona, yemeklere katılan, katılabilen bilgi ve nüfuzu etrafına götüren, getiren ve böylece verilen kararları sürekli olarak, her an etkileyebilen kişileri düşünün.
Demek ki elitler, arada sırada işleyen demokratik makinanın yanıbaşında sürekli işleyen, hatta, çoğunlukla birinci makina ile ters amaçları olan başka bir makina daha inşa etmişlerdir. Ancak bu iki makinayı yanyana gördüğümüzde devlet gücünün nasıl egzersiz edildiğini anlayabiliriz.
Temsili oyunu oynadıkları sürece halkın en fazla elde edebileceği oy vermek üzerinden belli zamanlarda yönetimlerin eylemleri hakkında tamam / devam yönünde mesaj verebilmektir. Kıyasla güç makinasının teknisyenleri o eylemleri sürekli olarak, kesintisiz şekilde etkileme becerisine sahiptirler.
Temsili prensibin özüne neşredilmiş bir sosyal kontrol mekanizması daha vardır: Toplumun her hangi bir kısmını kimin temsil edeceğine karar vermekle elit tabakasına yeni adaylar dahil edebilme gücü. Mesela işçiler ilk kez sendikalaşma hakkı için mücadele ettiklerinde rahatsız edilmiş, saldırıya maruz kalmışlar, komplo suçlamaları ile yargılanmışlar, şirket casusları tarafından takip edilip, polis ya da şaibeli bir takım tipler tarafından tartaklanmışlardı. Sistemin dışındadırlar, "içeride" ya çok az, ya da sıfır ölçüsünde temsil edilmektedirler. Fakat sendika sistemi yerli yerine oturunca, hemen ortaya yeni bir Bağlantıcı grup çıkmıştır: emekçi yapılanması. Ki bu yapılanmanın yöneticileri hemen mevcut güç mimarisine absorbe edilip sistemin içinde eritilmiştir.
Dünyanın her yerinde temsil edilen ve eden arasındaki uçurum büyümeye devam etmektedir. Bize demokrasi diye öğretilen temsili yönetim, özet olarak, eşitsizliği neredeyse garanti eden endüstriyel bir teknolojidir. Temsili yönetimler aslında yarı temsilidir.
O zaman elimizdekiler şunlardır: fosil bazlı yakıtlara, fabrika üretimine, çekirdek aileye, holdinglere, kitlesel eğitime, kitlesel medyaya aşırı bağımlı bir medeniyet, ve bu medeniyetin tüm öğelerinin temelinde yatan üretim ve tüketimin birbirinden olabildiğince uzaklaştırılması mantığı. Ve onun tepesinde görevi yapının parçalarını birleştirmek olan bir elit tabakası.
Bu sistemde temsili yönetim bir fabrikanın karşılığıdır -- sistem, "kolektif bağlantıcı kararları" imal etmekten sorumlu bir fabrikadır. Bu fabrika pek çok diğer fabrika gibi tepeden yönetilir. Ve pek çok fabrika gibi artık miadını doldurmuş, ve gelmekte olan 3. dalganın etkisiyle sarsılmaktadır.