thirdwave

Github Mirror

Totaliter Arap Rejimleri

Ahmet Davutoglu, Stratejik Derinlik, 2000, sf. 368-69

Arap Dünyası'ndaki siyasi meşruiyet bunalımı ve Arap milliyetçiliğinde yaşanmakta olan dönüşüm, bu ülkelerin siyasi liderlik yapılanmalarını da etkilemektedir. Arap ülkelerinde sömürge idarelerinden sonra kurulan ve Soğuk Savaş süresince bölge politikasında etkin olan siyasi yapılarda genelde iki tür liderlik yapılanması öne çıkmıştır: Modern ideolojik çerçevelerde yeni bir siyasi meşruiyet çerçevesi oluşturmaya çalışan totaliter/bürokratik diktatörlükler ve geleneksel meşruiyet kalıplarını kullanmaya çalışan krallıklar.

Totaliter/bürokratik liderlik yapılanmalarının en çarpıcı misalleri Arap toplumunu tepeden tabana doğru seküler, milliyetçi ve sosyalist ilkeler etrafında yeniden şekillendirmek isteyen liderlerin ve totaliter partilerin idare ettiği Mısır, Suriye, Irak, Cezayir, Libya, Tunus gibi ülkelerde ortaya çıkmıştır ve etkilerini halen devam ettirmektedir. İlk öncülerini Suudi Arabistan, Fas ve Ürdün'de bulan geleneksel meşruiyet kalıplarına dayalı liderlik yapılanması ise daha sonra Basra Körfezi'nde kurulan küçük devletlere ve petrol şeyhliklerine yayılmıştır.

Ortadoğu'daki Arap rejimlerinde ortak bir nitelik olarak görülen ve kimi ülkelerde geleneksel, kimi ülkelerde de devrimci retorik ile meşru kılınan otokratik/karizmatik liderlik yapılanmasının kökenleri anlaşılmaksızın Ortadoğu politikasının ince kıvrımlarına nüfuz etmek çok güçtür. Bu otokratik/karizmatik liderlik yapılanmasının biri, bu ülkelerin iç bünyeleri, ikincisi bölge politikası, üçüncüsü ise uluslararası sistemle ilgili olmak üzere üç önemli sebebi vardır. İç politik bünye ile ilgili sebep, bu ülkelerin sömürgeci dönem kalıntısı siyasi yapılarıdır. Arap ülkelerinin çoğu, özelikle petrol şeyhlikleri, sağlam bir siyasi kültür oluşumu ve siyasi müesseseleşme olmaksızın devlet haline getirilmişlerdir. Bu da asılması son derece güç bir siyasi meşruiyet bunalımı doğurmuştur. Sömürgeci güçler bu ülkeleri harita üzerinde ortaya çıkarmış; fakat siyasi oluşumlarını bağımsız bir şekilde tamamlamalarına izin vermemiştir.

Böylece dini, etnik kökeni ve dili aynı olan bu toplulukların ayrı ayrı devletler oluşturmalarının yegane gerekçesi olarak güçlü liderliklerin ya da ailelerin ortaya çıkarak ya da çıkartılarak boşluğu doldurmaları kaçınılmaz olmuştur.

Başka bir deyişle, siyasi liderlik devleti ikame etmiştir.

1950'lilerde Mısır halkı için Mısır'dan önce Nasır'a bağlılık önemlidir; çünkü Nasır, Mısır'ın ötesinde bütün Arap ideallerinin sembolüdür. Bugün Irak halkı Saddam ile devleti özdeşleştirmektedir; çünkü Saddam'ın şahsiyetinde Irak boyutlarını da aşan Arap ideallerini kavramak mümkün olmaktadır. Dolayısıyla karizmatik şahsiyetler siyasi oluşumdaki boşlukları doldurmakta ve küçük Arap devletçiklerinin halklarını daha üstün bir ideal için motive edebilmektedirler. Böylece, mesela, Iraklı olmakla Arap olmak arasındaki ikilem ortadan kalkmaktadır. Bu üstün idealleri gerçekleştirme şansı olmayan küçük şeyhlikler ise, olmayan kahramanlar türeterek kendi küçük ülkelerinin kültürel meşruiyetlerini kuvvetlendirmek istemektedirler. Kuveyt tarih kitapları bu konuda Kuveyt'in Osmanlı Devleti'ne karşı hiç bir zaman olmamış olan bağımsızlık savaşlarında üstün kahramanlıklar göstermiş hayali kahramanların ilginç örneklerini yansıtır. Özetle, siyasi oluşumdaki eksiklikler karizmatik lider tipi için uygun bir zemin oluşturmaktadır.