Yahudiler
Yahudi kimligi, bu kimligin temelini teskil eden Tevrat'in ongordugu secilmis Yahudi toplumu inanci ile tarih icinde dunyanin dort bir kosesine yayilan Yahudi topluluklarin serencami arasinda ilginc bir bileskeden olusur. Tevrat'in ogretisi dogrultusunda teorik olarak kendini secilmis ve dunyayi yonetme ayricaligina sahip yegane etnik grup olarak goren Yahudilerin, son iki bin besyuz yillik tarihi realite icinde surekli tahkir edilen, surulen, daginik bir toplum tecrubesi yasamis olmalari, Arthur Koestler'in Yahudi Nevrozu [1] olarak niteledigi toplum psikolojisini ortaya cikaran temel unsurdur.
Yahudi toplum psikolojisinde Yahudi teolojisinin ongordugu secilmis millet dogmasi ile sosyal realitedeki diger toplumlarin hakimiyeti altinda yasamanin getirdigi azinlik psikolojisi arasinda gidis gelisin ortaya cikardigi kimlik, Koestler'in deyimiyle kendine ozgu bir "anormallikler" bileskesi dogurmustur. Sosyolojik ve psikolojik anormallikler ve celiskileri en iyi tahlil eden dusunurlerin Yahudilerden cikmis olmasinda da tarih icinde yogrula yogrula pekismis bu birikimin onemli payi olsa gerektir. Marks'in ekonomik siniflar arasindaki celiskiyi, Freud'un psikolojik celiskileri ve anormallikleri izah etmek uzere ortaya koyduklari teorik cerceve ve cozumler bu tarihi toplum psikolojisinin degisik akisleri olarak degerlendirilebilir.
Tarihi serencamin olusturdugu bu psikoloji, Yahudileri birbiriyle baglantili uc temel gayenin etrafinda butunlestirmistir. Farkli toplum realiteleri ile siyasi konjonktur icinde varliginin idame, muhtemel tehlikeler karsisinda her an tasinabilir bir guc olusturma, ve bu gucu teorik secilmis toplumun misyonu dogrultusunda kullanma. Bu uc gaye de Tevrat'in ongordugu dunya gorusu acisindan tam bir sosyal mesruiyet kazanmistir. Kendisini diger toplumlardan farkli misyona sahip ustun bir topluluk olarak goren diger bazi milletlerde de musahede edildigi gibi dunya gorusu ile sosyal realite arasinda kurulan bu mesruiyet iliskisi Yahudi toplumuna azinlik olduklari donemlerde direnme, guc sahibi olduklari donemlerde mutlak anlamda hukmetme becerisi kazandirmistir.
Farkli toplumlar icinde varligini idame ettirme ve tarihi misyonu gerceklestirme cabasi Yahudi bireyin psikolojisinde yerellik ile evrensellik arasinda bir gerilim alani dogurmustur. Ortacag boyunca bu caglarin getirdigi yerellik icinde gettolara sIkIsmis ikinci bir yerellik yasayan Yahudiler ayni zamanda gelecekte secilmis millet olarak kuracaklari evrensel hakimiyet idealini yasatmaya calismislardir. Yahudi toplumunun varlik sebebi olan dini ogreti hem yerelligin, hem de evrenselligin Yahudi toplum psikolojisinde celisik ama vazgecilmez unsurlar olarak nesilden nesile aktarilmasini saglamistir.
Gecen yuzyil icinde Yahudi aydinlanmasina ve siyonizmin siyasi bir ideoloji olarak ortaya cikisina onculuk eden sahsiyetlerin siyasi ve entellektuel seruvenleri bu celisik ama toplumun misyonu itibariyle birbiriyle uzlastirilmaya calisilan ozellikler acisindan ilginc ipuclari vermektedir. Mesela sosyalizmin insanlari tek tek esit bireyler olarak ele alan evrensel ideolojisine onemli katkilarda bulunmus Moses Hess'in ayni zamanda etnik temelli siyonist ideallerin oncusu olmasi Yahudi bireyindeki evrensellik ile yerellik arasindaki catismanin yol actigi sahsiyet bolunmesinin en guzel misalidir. Evrensel sosyalist ideolojinin gelismesi dogrultusunda Marks'i da etkilemis olan Hess tam bir yerellik urunu olan siyasi siyonizmin kurucusu olurken yine bir Yahudi olan Marks insanlarin tam esitligini savunan evrensel komunizmin kurucusu olmustur.
Etnik ustunluk ve secilmislik dogmasini nesilden nesile aktaran toplumlarda ikili bir tavrin ortaya cikmasi kacinilmazdir. Bu dogma bu toplumlari zayif olduklari donemde baska toplumlarin baskisi karsisinda magdur ve barissever, guclu olduklarinda ise hakim ve baskici kilabilmektedir. Benzer bir celiski Hint yarimadasinda tam bir etnik ustunluk dogmasi ile kast sistemini kuran Ari irkinin tecrubesinde de gorulebilir. Bu dogmanin dini bir temel ile mesru kilinmis olmasi celiskiyi daha bariz kilmaktadir. Insanoglunun bir anne ve babadan (Adem ve Havva'dan) geldigi inanci ile Beni Israil'in secilmisligi ve tarihi misyonu inancini ayni potada meczetmeye calisan Yahudi ogretisi biyoloji ile tarihi karsi karsiya getirmektedir. Nazizmin etnik ideolojisine karsi insanoglunun esit oldugu fikrini mizah ile ortaya koymaya calisan Sarlo ile Filistin'de acimasiz bir etnik arinma gerceklestiren Yahudi liderler ayni gelenegin urunudurler. Bu gelenegin tarih icindeki donusumlerini ortaya koymadan Israil'in bugunku Ortadogu realitesi icindeki yerini kavramak mumkun degildir.
Israil devletinin bir ulus-devlet olarak ortaya cikisi Yahudi meselesinin yeni boyutlar kazanmasina yol acmistir. Her seyden once Bati bu yolla asirlardir Avrupa cografyasinda Yahudi-Hristiyan catismasi olarak algilanan Yahudi Meselesini Musluman-Yahudi catismasina donusturerek Ortadogu'ya ihrac etmistir. Bu tarihe kadar Islam cografyasinda hic bir zaman Avrupadakine benzer bir Yahudi Meselesi soz konusu olmamistir. Aksine Islam Dunyasi Avrupa'daki anti-semitik Hristiyan zulmunden kacan Yahudilere surekli olarak bir guvenlik alani saglamistir.
Avrupa ve Islam ulkelerinde soz konusu olan farkli uygulamalarin en onemli sebebi Yahudilere bakis tarzindaki farkliliktir. Hristiyan Avrupa, Yahudileri Hs. Isa'nin, dolayisiyla Tanri'nin katilleri (Godkiller) olarak gormus ve bu curumden -ilk gunah inancinda oldugu gibi- butun Yahudi neslini sorumlu tutmustur. Bu anlayis zamanla Ari kokenli bir anti-semitizme donusmustur. Muslumanlar ise hicbir etnik gruba ayricalik tanimayan inanclarinin tabii geregi olarak ne Yahudileri siyonizmin ongordugu gibi secilmis bir millet, ne de anti-semitizmin ongordugu gibi Tanri'nin oldurulmesi gunahindan arinmasi mumkun olmayan kani kirli ikinci sinif insanlarda olusan bir guruh olarak gormustur.
Stratejik Derinlik [2] eserinden derlenmistir.
[1] Arthur Koestler, Promise and Fullfillment: Palestine 1917-1949 (Londra: Macmillan, 1949), s. 3.
[2] Ahmet Davutoglu, Stratejik Derinlik, 2000, sf. 374-380