Sosyalizm Hakkinda
Sosyalizm, bir insanın sadece kendine fayda/yarar sağlamak için yasama hakkı olmadığını söyleyen doktrine verilen isimdir. Bu doktrine göre insanın hayatı ve ürettiği kendisine değil, topluma aittir - bu insanın tek hayatta olma sebebi topluma servis/biat etmektir ve bu toplum, isterse onu anında kenara atmakta serbesttir. Bunu yapması için herhangi bir kabilesel, kollektif "yarar" bahane olabilir.
Sosyalizm'in ana ögesi bireysel mülkiyetin yasaklanmasıdır - bu sisteme göre mülkiyet hakkı (kullanma ve devretme/satma hakkı) bireye değil toplumun tamamine aittir ve üretim, dağıtım işleri devletin tekeline girer. Sosyalizm, Sovyetler Birliği'nda olduğu gibi kaba kuvvet, ya da Nazi Almanya'sında olduğu gibi seçimle iş başına gelebilir. Uygulanma derecesi SSCB'de olduğu gibi "kullen", ya da İngiltere'de olduğu gibi "kısmen" olabilir. Fakat bu farklar yüzeyseldir - pratikte tek fark sosyalizm denen kanserin yayılma hızıdır. Temel prensipler tıpatıp birbirinin aynıdır.
Prensipler, uygulamalar ve sonuçlar açısından, herhangi bir tarihi/tarih öncesi despotluk rejimi ile sosyalizm arasında hiçbir fark yoktur. Sosyalizm eşitlerin oligarşisidir, başsız eşit yığınların mutlakiyetidir. Bu yığın içinden herhangi bir zalim, demogoji ustası, fırsatçı, tepeye fırlayıp "o günün despotu" haline gelebilir.
Bu sistemi irdelerken sakin onun tabiatı hakkında şüpheye düşmeyin: Unutmayın ki insan hakları ile mülkiyet hakları arasında hiçbir zıtlık yoktur. Hiçbir insan hakkı, mülkiyet hakkı olmadan yaşayamaz. Materyel ürünler insan aklının ve alın terinin sonucu ise, ve bu ürünler şeyler insanın hayatını sürdürmesi için gerekli şeyler ise, ama insan, bu çabasının sonucuna sahip olamıyor ise, kendi hayatına sahip değil demektir. Bir insanın mülk sahibi olmasını engellemek, onun devletin mülkü haline getirmek demektir. Başkaları tarafından üretilen zenginliği "tekrar dağıtma" hakkını kendinde gören herkes, insanları köle gibi gördüğünü belli etmektedir.
Komünizm ile sosyalizm arasındaki yegane fark, başa gelme yöntemleridir. Komünizm kaba kuvvet kullanarak başa gelir, sosyalizm ise sandıktan çıkabilir. Aradaki fark, cinayet sonucu ya da intihar ederek ölmek arasındaki farka benzer.
Hem faşizm, hem sosyalizm de mülkiyet hakları konusu vardır - mülkiyet derken yani o mülkü kullanma veya devredebilme hakkından bahsediyoruz. Şimdi bu açıdan her iki ideolojiye de bakalım. Sosyalizm, mülkiyet hakkını tamamen ortadan kaldırır, sahip olma ile kontrol etme hakkını topluma (onu temsil ettiğinin iddia eden devlete) aktarır. Faşizm, mülkiyet hakkını bireyde bırakır fakat mülkiyeti "kontrol" etme hakkını devlete aktarır.
Fakat kontrol edemeden sahip olmak anlamsızdır! Bu, kullanma ve devretme hakkı olmadan mülkiyet hakkı demektir. Bu, bireylerin hiçbir fayda elde etmeden sahiplenme sorumluluğu yüklenmesi, hükümetin de bütün faydaları elde edip hiçbir sorumluluk almaması demektir. Bu açıdan bakarsak, sosyalizm en azından faşizme göre daha dürüst'tur. Hiç değilse açık bir şekilde mülkünüz gasp edilir.
Tabii dikkat edin: Dürüst dedim, daha iyi demedim - çünkü pratikte bu iki sistem arasında hiçbir fark yoktur. İkisi de aynı kollektivist/devletçi temelden gelirler, ikisi de bireyin haklarını yasaklarlar, o bireyi topluma "biat" ettirirler, ikisi de bireylerin ürettiği alın terini kendini tanrı zanneden devlete aktarırlar. Farklar sadece zamanlama, derece, ve yüzeysel diğer konulardadır - mesela baştaki liderlerin halka yalan söylemek için kullandığı slogan farklı olabilir.
[1] Ayn Rand, The New Intellectual, The Monument Builders, Foreign Policy Drains U.S. of Main Weapons, The New Fascism: Rule by Consensus adli eserlerinden alintilar.